KAPİTALİZMİN YARATTIĞI İNSAN İLİŞKİLERİ ÜZERİNE
Kapitalist sistemi ortaya çıkaran ideolojik bütün değerler zıttına dönüşmüş durumda. Kapitalizm; özel mülkiyet ideolojisi üzerine kurulan, emeğin sömürülmesine dayanan daha fazla kar etmeyi ilke edinen sosyo ekonomik bir sistemdir. Toplumsal zenginlikleri tek taraflı elinde tutan, çıkarlarını her şeyin üstünde tutan burjuva sınıfı ,insan dünyasında kendi bencil değerlerini empoze ediyor. Kapitalist sınıf, yarattığı sistemin bütün avantajlarını kendisi için kullanıyor. Kapitalizmin politik çıkışı ya da mücadele perspektifi her ne kadar ileriye yönelik olsa da, kapitalizm kısa zamanda kendi çıkarlarını önceliğine aldı. Kapitalizm bir sisteme dönüştükten sonra, onu var eden ileri değerlerine yabancı olmaya başladı. Ve kapitalist burjuva sınıfı, kendi çıkarlarını korumak adına barbar ve zalim bir sınıfa dönüştü.
Kapitalist burjuva sınıfın temel perspektifi, emek sömürüsü üzerinden kar etme ilkesini benimsedi ve bundan hiçbir zaman vazgeçmedi… Yani kapitalist sistem, özel mülkiyete ve emek sömürüsüne dayanan ve toplumun her alanına nüfuz eden bir bencil dünya görüşüdür. Yüzyıllardır kendi düşünce biçimini ve yaşam tarzını ezilen ve sömürülen insanlara empoze eden burjuva sınıfı, kendi sınıf çıkarlarını her şeyin üstünde tuttu. Burjuva sınıfının bir tek kutsalı var; o da sömürüyü sürekli kılmak için her türlü benciliği sonuna kadar zorlamasıdır. Kapitalist sistemin tarihinde ekonomik koşullar, çalışan sınıf için hiç değişmedi. Yüzyıllar süren tarihi boyunca yeni düşünce biçimlerini, yaşam tarzlarını ve iktisadi ilişkileri üretmeyi sürdürmüş, kendisini her seferinde yeniden ve yeniden dönüştürmüştür. Her dönüşüm burjuvazinin özel mülkiyetini büyütmüştür. Toplumdaki sınıf çelişkisini net çizgilere ayrıştırırken, kendi kültürünü demagoji ile halka empoze etti. Kapitalist burjuva sınıfı ezdiği ve sömürdüğü insanlara asla doğruları söylemedi.
İnsan ilişkileri, diyaloglar, dostluklar samimi değerlerden koparılmış küçük hesaplar üzerinde yürütülüyor. Sistem İnsana oportünist bir kişilik kazandırmış, kazandırmaya devam ediyor. Bu bağlam içinde İNSANLARI anlamaya çalışıyorum. Bu noktadaki sıkıntım, aydın diye düşündüklerimizin bu “inceliğin” içinde olmasıdır. Evinde başka, dışarda başka kişilikler ve iki yüzlü söylemler, yozlaşmış insan tipini yaratıyor. İyi insan olmak başka bir pratik sergilemektir. Aile bile etik değerlerin olmadığı bir kuruma dönüşmüş durumda. Ailenin kutsallığı üzerinden konuşanlar, en çok aile içi yozlaşmayı yaşayanlardır. Günlük hayatın akışı içindeki küçük hesaplar, toplumda güvensizlik esprisinin gelişmesine neden oluyor. İnsanlar en küçük bir sorunu bile birbirleriyle paylaşmaktan çekiniyorlar. Normal sıradan bir ilişki bile sorunlu hale geliyor. İnsanlar birbiriyle problemlerini konuşacak durumda değiller.
Karşılıklı açık olamama, samimi davranamamak toplumsal bir kültür haline geldiği günümüz dünyasında, insan ilişkilerinde büyük dejenerasyon yaşanıyor. İnsanlar arası ilişkilerin deforme edildiği, günlük sosyal ilişkilerin küçük hesaplar üzerinden döndüğü ve yürüdüğü bir toplum yozlaşmaya, kirlenmeye açıktır. Kapitalist değerlerdeki yozlaşmalar, insan ilişkilerine yansıyor. İnsanlar günlük yaşamı sürdürmek için çok ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Zorlukları aşmak için insanlar birbirlerine kötülük yapıyor. Kötülüklere neden olan sisteme karşı mücadele etmek yerine, küçük dünyaları içinde birbirleriyle uğraşarak oyalanıyorlar. Sistem insanlara ham hayaller satarak yol alıyor. İnsan bilincinde büyük bir sorumsuzluk hakim.
Kapitalizm individüalizm kültürünü insan ilişkilerinde etkili hale getirmeye çalışırken, kötü bir rekabet duygusunu derinden işleyerek, insan dünyasında psikasteni türünde bir septizm yaratıyor. İnsanlar arasındaki değerler, manevi duygular üzerinde yürümüyor. Maddi değerlerin öne çıktığı, bireylerin ilişkilerinde maddi çıkarlara öncelik verdiği bir tarihsel süreç yaşanıyor. Bu durum günü kurtarma kültürüne dönüşüyor. Durumu kurtarma anlayışı, halk arasına bozuk ve kirli ilişkilere vesile oluyor. Sahip olma düşüncesi, bir yozlaşmaya aracılık ediyor.. Yaşamın maddi zorlukları arttıkça, insanlar arasındaki dayanışma küçük hesaplar üzerinde yozlaşarak, sistemin yaratmaya çalıştığı yalnızlaşma olgusu insan dünyasında bir gerçeğe dönüşüyor. Burjuva düşünme biçimi, halkın gerçeği görmesini engelliyor.
Kapitalist sistemde insanlar kendi gerçeğini yaşayamaz durumda. Bunun birden fazla nedeni var. Kapitalist sistem anlaşılmadan, insanlar arasında ortaya çıkan yozlaşmayı anlamak zorlaşır. İnsanın günlük maddi yaşamı kapitalist sistem tarafından belirleniyor. İyi yaşamak bilinci egoist bir ideolojik çerçevede insan dünyasına sunuluyor. İnsanlar arasında iyi yaşama bilinci kötü ilişkilere dönüşüyor. Kapitalist sınıf sınırsız bencillikler taşıyor. Burjuva sınıfı mevcut durumunun ve maddi üstünlüğünün devamını sağlamak adına, insan dünyasına kötülük yaymayı ve toplumu bölmeyi bir strateji olarak benimsedi. Paraya duyulan ilgi, her geçen gün artarak kötülüklere vesile oldu. Para, sistem içinde ulaşılması gereken tek hedef haline getirildi. Paraya ulaşma kültürü kötülüklere vesile oldu. İnsan ilişkilerine yön veren para olunca, insan ilişkileri tümden yozlaştı.
Bu durumu aşmanın yolunu bir başka yazıda anlatacağım.
Robert Pekoz