KOMÜNİZM NEDİR ?
Kapitalist dünyada yaygın olarak kullanılan ideolojiler arasında komünizm ilk sıradadır. Çünkü; kapitalist sistemle mücadelede KOMÜNİZM en büyük seçenek olarak ortaya çıkıyor. Komünizm kelimesinin kökeni Latinceden geliyor. Dolaysıyla komünizm evrensel bir kelimedir. Bütün dillerde aynı anlama gelir. Komünizmin İdeolojik ve ekonomik anlamına baktığımızda, bütün üretim araçlarının üzerinde bireysel hakkın olmadığı, mülkiyetin ortaklaşa kullanıldığı bir toplumsal ilişkiyi vurgulamasıdır. Komünizm, herhangi bir devletin ya da parasal değerin olmadığı, toplumda herkesin eşit olarak sayıldığı siyasal bir ekonomik ideolojik harekettir. Komünizm; üretim araçlarının ortak mülkiyeti üzerine kurulu sınıfsız, devletsiz, parasız toplumsal ve sosyal bir yaşam düzenidir. Komünizm, tüm mülkiyetin kamuya ait olduğu ve herkesin yetenek ve ihtiyaçlarına göre çalışıp aldığı eşitlikçi bir yaşam biçimidir. Bu genel soyut çerçevede sunulan fikirler, nasıl gerçeğe dönüşür ve nasıl uygulamaya konulur sorusu başlı başına tartışma konusu edilmelidir. Komünizmin detayları ve uygulamaları konusunda, gerçek manada konuşma hakkı olanlar, bugünün komünistleri olmalıdır. Bilim ve teknolojinin şaşırtıcı bir biçimde geliştiği 21. yüzyılda, komünist teori ve politikayı geliştirmek çok ivedi hale gelmiş durumda. Yukarıda özetlediğim düşüncelere ulaşmak zor değil.
Marks’ın bu ideal yaşam biçimi toplumsal olarak mümkün müdür?
İnsanların yönetimi yerine, şeylerin yönetim bilincini toplumsal yaşamda kabul edilir hale getirmek için, uzun erdemli bir zaman gereklidir. Soyut olarak teoride öngörülen bu yaşam biçimi, entelektüalizm sınırları içinde iki farklı yorumdan ve eleştiriden söz edebiliriz. “Sosyalist deneylerde” görülen müspet durum, Marksistlerin komünizmi savunma refleksini zayıf düşürmektedir. Kapitalist sistem, komünizm karşıtlığı üzerinden, Marksizmin doğuşundan beri, antikomünist ve düşmanca bir mücadele içindedir. Kapitalist sistem, her koşulda komünist fikirlere karşı düşmanca stratejik bir yöntem izliyor.
Komünizm bir devrim değildir. Bir evrim sürecidir. Evrim süreci toplumsal barış içinde inşa edilir. Komünizme giden yol uzun erimli bir mücadeledir. İnsanın ihtiyaçlarını karşılamak ve zenginlikleri eşit paylaşmak için yapılan mücadele komünizme giden bir yolun ön kaldırım taşıdır. Toplumsal ihtiyaçların karşılanması üzerine yaratılmış bir devrim perspektifi, devrimden sonra ilk karşılanması gereken şey, eşitlik kavramına uygun bir pratik arayışına girer. Komünizmin dinamizmini oluşturan şey toplumsal bilinçtir. Komünizm metadan ve kardan kurtulmuş bir insan dünyasıdır. Hiçbir kar güdüsü olmaz. Çünkü insanlar yaşamak için bir kaygı beslemeyeceklerdir. İdeolojide temel öncelik en güzelini yaratmak ve bunu eşitlik esprisinde paylaşmaktır. Komünizmdeki insan, bugünün insanından düṣünsel olarak tamamen farklı olacak.
Kapitalizmin doğuşu ile yükselişi arasındaki mesafe, kapitalizmi daha acımasız ve bencil bir sisteme dönüştürdü. Bu gelişme paradoksal görünmüyor. Kapitalizmin üzerinde büyüdüğü ideolojide eşit paylaşım değeri yoktur. Çünkü, kapitalizm metanın ve karın direk ve dolaylı kıldığı zenginliklerin paylaşılması üzerinde gösterdiği bencilliktir. Kapitalizmde herkes için eşit üretim felsefesi yoktur. Kapitalizmde üretmek, eşit manada sahip olmak değildir. Üretim ve bölüşüm esprisi komünizmde tümüyle farklı işler, farklı algılanır. Bu nedenle kapitalizmle-komünizm arasında en ufak bir analoji bulunmaz. Komünizmi çelişkisiz bir sosyal toplum gibi algılamak rasyonel değildir. Bugünkü insan bilinciyle, düşünme tarzı ile, komünizmdeki insan bilinci nitelik olarak farklı olacaktır. Bugün nasıl ki, kapitalist sistemi küçük bir muhalefetle değiştiremiyorsak, komünizmle geri ideolojilerden beslenen bir muhalefeti değiştirme şansımız yok. Neden yok sorusu bir çelişki oluşturmuyor. Komünizmin toplumsal ilişkilerde yarattığı değerler, insan beyninde geriye doğru değil, ileriyi düşündürür. Komünizmde para biriktirme fikri olmayacak. Paranın olmadığı bir toplumda insan geleceğini birikimler üzerinde kurmaz.
Komünizmde zorunlu çalışma gibi bir fikir yoktur. İnsanlar gönüllü çalışır. İnsan bilinci, toplumsal yaşamayı ve toplumsal düşünmeyi gönüllü hale getirir. Zorunlu çalışma esprisi kapitalist sisteme ait bir değerdir. Komünizmdeki insan bilinci iş hayatında bir zorunluluğa dayanmaz, sadece sorumluluk bilinciyle gönüllü çalışmaya dayanır. İnsan yetenekleri arasındaki farklılık minimum düzeyde olacak. Aradaki farklılıklar bir çatışmaya neden olmayacak kadar zayıflayacak. Komünist toplumsal yaşam asla durağan ve yürümeyen bir olgu olmayacak. Bir adım ileri, iki adım geri düşünme tarzı yaşanmayacak. Çalışmak kolektif olduğundan, tüketim de kolektif olacak. Dolaysıyla komünizm insanların ortak iradesiyle yaratılacaktır. Çalıṣma diye bir dayatma veya örgütlenme anlamsız hale gelecek. Her şey gönüllü organizelik içinde olur. Toplumda iş dayatması olmaz. Komünizm bir toplum gönüllü yaşam ilişkisi olduğuna göre; zor kavramı olmaz. Zor kavramı sınıflı topluma ait bir değerdir. Kapitalizm insan bilincinde egosunu zorlayan ve insanın egoist olmasını sağlayan bir düşünce akımıdır. Komünizmde özel mülkiyet olmadığından, özel mülkiyet üzerine kurulu bencilikler tarihe karışacak. Bütün değişmeler kolektif insan bilinci ile sağlanacak. Komünizmi toplumsal bir ilişkiye dönüştüren olgu, özel mülkiyetin olmamasına bağlıdır. Komünizmde üretmek ve tüketmek toplumsal ihtiyaca göre olacak. Fazlalık üretmeyen toplum ihtiyaç da duymayacak. Sözünü edeceğimiz kapitalist toplumda görülen üretim metodu olmayacak. Üretmek ve sahip olmak bir bencilik olmaktan çıkacak.
Kapitalizmle-komünizm arasındaki temel çelişki , kapitalizm küçük bir azınlık için devasa zenginlik yaratmak için mücadele eder. Komünizm ise, toplumsal zenginlikleri paylaşırken eşitlik ilkesine bağlı kalır. Her birey payına düşeni eşit bir şekilde alır. İnsani ihtiyaçlarını alırken, tüketecek kadar alırlar. Fazla almaya ve aşırı tüketime ihtiyaç duymaz. Tam da bu noktada burjuva ideologlar sürekli demagoji yapar dururlar. Komünizmde bölüşüm üzerinden bir artı değer yaratma fikri olmaz. Toplumsal bilinç buna müsaade etmez. Birinin fazla yemesi, ondan daha az yiyeni rahatsız etmez. Komünizmde elbette çelişkiler olacak. Çelişkilerin olmaması mümkün değildir. Toplumun geleceğine ilişkin farklı fikirler olur. Bu farklı fikirler toplumsal ilerlemenin doğasını belirleyecek. Komünizmde toplumsal çelişkiler üzerinde uzlaşır nitelikte olacağını düşünmek mantıklı olandır. Çelişki denen farklı düşünme ve farklı savunma insanın yaşam koşullarının bir kaçınılmazıdır. Bir toplumun çelişkisiz yürümesi mümkün değildir. Çelişkili ve farklılık taşıyan problemler elbette olacak. En zor ve karmaşık çelişkileri, barışçıl bir yöntemle ele almak mümkündür.
Komünizmi en mükemmel ve erişilmez bir toplum gibi düşünmek çok rasyonel olmaz. Elbette komünizm şeffaflığın en yüksek boyuta yaşandığı bir yaşam tarzıdır. Bu yaşam tarzını bozacak menfi bir durum yaşanmaz. Bu noktada toplumsal bilincin önemli bir rolü olacak. Komünizmde üretmek bilinci kolektif ve gönüllüdür. Bir mecburiyet sorunu değildir. Bazı kavramlar komünizmde anlamını kaybeder. Akılcı ve doğru bir temelde geliştirilen insan ilişkileri, toplumsal ilerlemenin vazgeçilmezi olacak. Sorunların çözümünde kolektif aklın esprisi önemli olacaktır. Bilim bir zümreye ait olmayacak. Bilimi, kendi çıkarını koruyacak bir elit kesim komünizmde bulunmaz. Sorunlar ve farklılıklar üzerinde özgür tartışmak komünizmin olmazsa olmazıdır. Komünizmi besleyecek ve etkin hale getirecek temel problem, ilişkilerin ve uygulamaların gönüllülük prensibi üzerinden gelişmiş olacağıdır.
Kapitalizmle-komünizm arasında en ufak bir analoji yoktur. Kapitalist sistemde insanın geleceği çok sorunlu bir durumdur. Ama komünizmde insanın geleceği, daha güvenilir bir toplumsal konsepte dayanıyor. Komünizmde toplumsal ilişkiler, bu ilişkilerde ortaya çıkacak uygulamaların bütünlüğü içinde, tek tek özgün birimlerde tartışmak ve kararlar almak mümkündür. Geleceğin dünyasında her ne varsa açık ve kendiliğinden örgütlenecek. Bilim bir azınlık tarafından kendi çıkarlarının merkezine konmayacak. Yaşanacak her problemin bilimsel ve mantıklı çözümü aranacak. Ayrıcalıklı zümrenin, bütün avantajları elinden alınacak ve tasfiye edilecek. Spesifik gelişmeler bütün topluma aktarılacak. Her yeni toplumsal sorun bilimsel temelde rasyonel biçimde çözülür hale getirilirse, sınıfsız toplum ideali gerçeğe dönüşür. Komünizmde insanların birbirine kötülük edecek maddi koşulları ortadan kalkar.
KOMÜNİZM NEDİR-2
Komünizmde çalışmanın karşılığı toplumsal zenginliği artırmak ve eşitlik ilkesine göre paylaşmaktır. Yaratılan toplumsal zenginlikte her birey kendine yeteni alacak. Aşırılıkların olması halinde, toplumun kolektif iradesi buna müsaade etmeyecektir. Bu durum sadece septik bir düşünme tarzıdır. Ve gerçeğe yakın bile değildir. İnsanların sosyal yaşamda kaç saat çalışacaklarını komünizmi yaşayan insan belirleyecek. Ama şu nokta kesin, insan çok çalışmayacak, çok çalışmanın maddi koşulları ortadan kalkacak. Komünizmde çalışabilecek her birey çalıştığı zaman, iş alanında çok zaman harcamayacaktır. Bunun ilk akla gelen nedeni, emek üzerinde bir artı değer sömürüsü olmadığıdır. İkinci nedeni ise, iş hayatında bilimin ve teknolojinin çalışmaya kazandırdığı verimlilik ve kolaylık olacak. Bugünün kapitalist sistemi çalışma saatlerini 4-5 saate indirmeye uğraşırken, haftada 4 gün çalışma üzerinde tartışmalar yapılıyor. Komünist dünyada insanın kaç saat çalışabileceğini şimdi öngörmek mümkün. Komünizmde insanların iş gibi sorunu olmaz. Gönüllülük ilkesi üzerinde kurulu bir çalışma anlayışı, toplumda ortak bir espri olacak ve verim artacak.
Toplumda iş kaygısı olmayacağı gibi, az ve çok çalışmak üzerinde bir sıkıntı yaşanmayacak. İş bölümü toplumsal bir çelişki yaratmaz. Komünizmin insan dünyasında bir-iki asır sonra gerçek olacağını düşündüğümüz zaman, insan beyninin gelişmişlik düzeyi hakkında bir kanaat yürütmek, kolay olmayacak. Çok boyutlu ve çok yetenekli bir insan olacak. Özel mülkiyet komünizmde olmayacağına göre, özel mülkiyet üzerinde ortaya çıkacak çatışmalar tarihe karışacak. Sosyalizmden-kapitalizme dönüş olmayacak.
Komünizm insanın yaşaması için ideal bir toplum diyebiliriz. Şeffaf bir toplum insanın arzuladığı bir düşüncedir. İnsanın belkide en büyük ütopyası gelecek kaygısı olmadan rahat uyumasıdır. Zira kapitalist sistem insana büyük acılar veriyor. Sınıflı toplumun adaletsizliğine insan dünyasında büyük bir işkenceye dönüşmüş durumda. Komünizmde söz konusu olan ve istenen şey, arzunun nesnesini revize etmek değil, iyi bir yaşam için arzu etmenin ve arzuların kolektif bir düşünceye dönüşmesini sağlamaktır. Komünizmin gelecek esprisinde insanı düşünmek veya insanı hayal etmek büyük hayal gücünü gerektirir. Bugün var olan bilimin ve teknolojinin bir-iki asır sonra, insanda ne gibi mutasyon yarattığını düşünmek ve öngörüler üretmek ilginç olacaktır. Komünizm Marks’ın ön gördüğünden daha gelişmiş bir başka yaşam biçimine dönüşebilir. İnsanın evrenin başka gezegenlerinde yaşam kurması imkansız görünmüyor. İnsan ömrünün uzatılacağı söylemi önemli iddialar arasında. Ulaşım ve haberleşme çok daha hızlı bir nitelikte gelişebilir. Paris’ten-İstanbul’a bir saate, belki daha az zamanda yolculuk yapılacak. Gelişecek yeni kimi şeyler Marks’ın vizyonunda olmayabilir. Marksizm’i bir bilim esprisi içinde düşünürsek, yeni olguları ve farklı gelişmeleri peşinen kabul görür. Robot sistemi, insanların işlerini kolaylaştıracak bir nitelikte olacağı noktasında güçlü olgular var. Elimizdeki doneler robot sistemi doğru ellerde olursa, robot insan dünyasında önemli bir yeniliktir. Yeni teknolojinin ve bilimin getirilerini insanın mutluluğu için kullanılacak bir düşünce, Marksistlerde vardır. Canlılarda hayvan kategorisi insan hayatında etkili bir yer işgal edecek. Belkide hayvanların bir kısmı konuşma yeteneğini kazanacak. İnsanlığın ilk ortaya çıkışı, konuşma yeteneği, iş becerisi şimdiki hayvanlara çok yakın. Hayvanların öğrenme ve dinleme yeteneği de görülüyor.
Komünizm toplumsal bir örgütlenmenin manevi ve kolektif birliğidir. İnsanlarını mülkler ve emekler üzerinde bir gelecek aramazlar. Özgür bir toplum yaşamında özel kişiler olmayacak. Eşitlik kavramı komünizmde göreceli değildir. İlerde insanın yaşayacağı özgün durumları şimdiden görmek çok zordur. Nasıl ki ilkel toplumdaki insanın, ortaçağdaki gelişmeleri okuyamadığı gibi, orta çağdaki insan da bugünü tasavvur edemedi. Ama insan doğası değişmedi. Bugün “modern dünyada” insan yaşam koşullarını değiştirme kavgası verirken, kendi gerçekliğini yakalama mücadelesi veriyor. Geleceğe ilişki öngörü zenginliğin Marks’ın teorik analizlerinde var. İnsan felsefesinde bireyselliği ya da bireyciliği mutlaka aşacaktır. Bunun anlamı kolektif faaliyet içinde bireyi etkisiz hale getirmek değildir. Kolektif üretim insan dünyasını ve insanı yüceltir. Çünkü, “Komünizm kolektif” bir harekettir. Barışık bir toplum yaratma esprisi komünizmde mümkündür.
Bugünde, yarında ve gelecekte bazı sözcüklerin anlamı zorlaşacak ve yeni anlamlar yükleyeceğimiz farklı kelimeler yaratılacak. Komünizmde yasaklar olmaz. Yasak felsefesi Marksist ideolojiye uygun değildir. İnsan özgürlükleri, başkasının özgürlüğüne zarar vermedikçe sınırsız yaşanır. Bireycilik burjuva felsefesine uygundur. Bu felsefeye karşı eşitlik ve özgürlük mücadelesiyle karşı çıkmak Marks’ın tarihsel hikayesidir. Bireyle-toplum arasındaki diyalektiği ören ideoloji, aynı zamanda, kapitalist değerlerini yadsıyan Marksizm, gelecek toplumun ütopyasını yazan ve anlatan bir harekettir. Marksizmde onun ötesi yoktur. Marksizmin ötesi üzerinde daha ilginç ütopyalarda bulunmak mümkündür. Marksizm bir ütopyanın son durağı olamaz. İnsan tarihi ilerledikçe, insan dünyası yeniyi üretmeye devam edecek.
Kapitalizmin yükseliş sürecinden hemen kısa bir süre sonra iktidarını korumak için vahşileşen burjuva sınıfı, işçi sınıfının hak arayışına zor kullanarak yanıt verdi. Toplumda sınıflar çatışması oluştu. Ötekileştirmenin ideolojik temeli burjuva sınıf tarafından belirlenmiş oldu. Toplumda bireyler ve gruplar arasında sınıf temelli bir mücadele kimlik kazandı. Toplumsal barış içinde bir arada yaşamak burjuva sınıf tarafından dinamitlendi. Burjuva sınıf sözleşmeli ve yasal bir otorite kurma yönünde hızla adımlar atarak, çalışanlara düşmanca bir politika içinde oldu. Sermaye-emek çelişkisi üzerinde politikaya inanmayan bir sistemin doğuşu gerçekleşti. İşte Marksizm böyle bir tarihin ürünüdür. Burjuva sınıfına karşı mücadelede, işçi sınıfına ve diğer yoksullara yeni ve sömürüsüz bir dünya önerdi. 21. yüzyılda insanın sömürüsüz bir yaşama kavuşması mümkündür. Çünkü; toplumun çalışanları yaşadıkları kaosu kaldıramaz. Haksızlığa mutlaka isyan eder.
Devam edecek…
Robert Pekoz
KOMÜNİZMDE AİLE VE KADIN – 3
Yazıya aslında sevmediğim bir yöntemle başlayacağım.
Friedrich Engels kadınlarla ilgili şöyle demiştir: “Kadınların müşterekliği, sadece burjuva toplumuna ait olan ve bugün fuhuşla gerçekleşen bir olgudur. Fakat fuhuş özel mülkiyete dayanır ve onunla birlikte kaybolur. Böylece komünist rejim kadının müşterek kullanımını getirmek şöyle dursun, aksine onu ortadan kaldırır.”
Karl Marx ise şunu söylemiştir: “Kadınlar, kız kardeşlerim, hazırlanan savaşta uyuşuk kalmayın, çünkü kazanan en fazla seven olacaktır! Kız kardeşlerim, vücudu satılıp kalbi boğulan kişiler olmayın artık. Olmazsa benim gibi yapın, protesto edin ve ölün!”
Karl Marx ve Friedrich Engels şunu söylemişlerdir: “Kaldı ki, komünistlerce açıkça ve resmen uygulanacağını iddia ettikleri kadınlar üzerinde ortak hak sahibi olunmasına karşı burjuvaların duyduğu namuskârânî öfke kadar gülünç bir şey olamaz. Kadınlar üzerinde ortak haklara sahip olunmasını komünistlerin önermesinin hiç gereği yoktur; o zaten ta ne zamandan beri var olagelmiştir”.
Emperyalist-kapitalist sistemin bilinçli çabalarıyla, kapitalist sistemin menfi dünyasında en çok etkilenen kadınlardır.
Komünizmde bilinen aile kavramı olmayacak. Bugünkü aile kavramı eşitsizlik ve şiddet içerir. Aile kavramının ortaya çıkışından beri, ailede baskı gören, sömürülen kadın olmuştur. Burjuva sisteminde ailede saygı yoktur ve erkeğin çıkarlarına göre nitelik almış bir kurumdur. Komünizmde aile kavramı insan özgürlüğü üzerinde şekillenecek ve tamamen gönüllülük ilkesine dayanacak. Birlikte olmayı ve yaşamayı iki kişinin özgür iradesi belirleyecek. Saygılı ve hoşgörülü bir ilişki olacak. Ayrılma yine gönüllü şekilde yaşanacak. İki kişin özgürce karar verdiği bir ilişki yapıcı ve eğitici olacaktır. Komünizmde iki kişinin birlikte kolektif yaşaması, toplumdaki sosyal değerlere katkı sunacaktır. Sevgi ve saygı gönüllü yaşamda bir prensip gibi kabul edilecek. Dolaysıyla ayrılıklarda kavga, şiddet, baskı yaşanmayacak. Komünist perspektifte insan en büyük değerdir. Komünist felsefede cins ayrımı yoktur ve olamaz. Birileri birlikte yaşamak istiyorsa, buna karar verme özgürlüğüne sahiptir. Cinsel yaşamda gönüllü ilişkiden başka bir anlayış olmaz, olamaz. İnsanlar birbirlerine düşman olmaz. Burada bir olgudan söz ediyorum. Tek tek tekil yanlışlara karşı, insanlar birlikte mücadele edecekler. İnsan aklı komünizmde daha çağdaş düşünme yeteneğine sahip. Sevginin en yüce bir değer olarak düşünüldüğü ve uygulandığı bir dünya var olacak. Sevgi duygusu istismara açık olmayacak.
Birlikte gönüllülük ilkesi, ayrılmada da gönüllülük ilkesi olacak. Taraflardan birinin istemediği durumlarda, ayrılarak saygınlığını koruyacaktır. İnsanlar maddi çıkarların hesabını yapacak bir birliktelik yaşayamayacak. Çünkü, komünizmde insanların maddi sorunları yoktur. Maddi çıkarlar üzerinde aile, kapitalist sistemde olandır. Birlikte hayatı paylaşma bilinci ve iç işlerde eşitlik ve gönüllülük ilkesi olmayacak. Birlikte yaşama içinde bir iş bölümü yaşanmayacak. Kadın şu işlere daha yakındır türünde bir düşüncenin burjuva dünyasına ait olduğu biliniyor. Komünist sosyal yaşamda kadın üzerinde en ufak bir ayrıcalık olmayacak. Evde de gönüllü çalışma üzerinde bir ilişki inşa edilecek. Erkeğin kadın üzerinde hiçbir hakimiyeti bulunmayacak. Ayrılıp ayrı yaşamak istediklerinde paylaşacak bir tek şeylerin olmaz. Ayrı yaşamak için mahkemeye gibi bir kuruma gitme şansları yok. Ayrılma hakkı iki kişinin özel sorunudur. Bilinçli insanların birlikte yaşaması, her türlü yozlaşmaya kapalı olacaktır. Namus kavramı erkeğin özel bir ayrıcalığı olmaktan çıkacak komünizmde namus kavramı bugünkü bilinir haliyle yaşanmayacak. Namuslu olmanın ölçüsü yaşadığı sosyal ilişkileri bencilliklerden kurtarmak olacaktır. Dincilerin, komünistler üzerinde geliştirdikleri demagojik safsatalar ve saçmalıklar, aslında kendi yozlaşmış ahlaksızlığını kamufle etmeye yönelik namussuzluklardır. Komünizmde çocuğun babası belli olmaz iddiası, söylemi komünizme yapılan kara bir saldırı olarak kaldı.
Gönüllü birlikte yaşayan iki kişinin temelinde sevgi olacak. Gönüllü birlikte olmak, insanların özellerinin olmayacağı anlamına gelmez. Bu noktada çok şey yazmak mümkün. Ancak bu yazılacak olanlar bir öngörü olabilir. Ancak soyut iddiaların, sosyal hayata nasıl karşılık bulacağı yaşanan zamana bağlıdır. Ben olması gerekenden söz ediyorum. Komünizmde çocuk sevgisi ve çocuğa ilgi en üst düzeyde yaşanacak. Çocuğun yetişmesi komünist sistemin ahlaki değerleri üzerinde olacak. Çocuğu yaşatmak toplumun kolektif bir çabası olacak. Biyolojik aile her zaman var olacak. Ancak çocuğun büyümesi bütün toplumun sorumluluğudur. Çocuklar arasında hiçbir konuda ayrımcılık yaşanmayacak. Eğitimde tutun da, çocuğun beslenmesi, günlük aktivitesi aynı ölçüler içinde olacak. Çocuklar kutsal birer canlı gibi titizlikle korunacak ve dikkatli bakılacak. Doğum sürecini kısaltmak mümkün olabilir. Tam da bu noktada bir başka devrim gerçekleştirmek mümkün.
Komünizmde aile olmaz derken, komünizmde kapitalist aile yaşantısı olmaz demek istiyoruz. Kapitalizmde aile ilişkisi sömürücü bir baz üzerinde inşa edilmiştir. Burjuva ailede hiyerarşi erkeğin diktatörlüğü ile başlar. Yani koca ailede devlet gibidir. Kapitalist modernitede kadının ailede statüsü değişmedi. Komünizmde kadın bir insan olarak yaşar ve toplumdaki her birey kadar özgür bir kimliğe sahip olacak. Kadın-erkek ayrımcılığı hem teorik , hem de pratik olarak olmayacak. Komünist düşünceye yöneltilen bütün eleştiriler birer saçma-sapan manipülasyonlarla sınırlıdır ve hiçbir gerçeği yansıtmıyor. Kapitalist sistemde kadına bakış ve aile ilişkisi kadının sömürülmesi ve kötü bir tarzda kullanılması olduğu biliniyor. Asırlardır kapitalist düşünce ve kapitalist düşüncenin değişik varyantları kadını kullanılacak bir sürü gibi düşünmüşlerdir. Kadını sosyal hayattaki yeri, erkekle mukayese edilemeyecek kadar ötekileştirme ve yalnızlaşma kimliği kazandırıldı. Kapitalist ideolojide kadına karşı baskı ve şiddet süreklilik gösteriyor ve her alanda sömürülüyor. Maddi boyutun dışında kadın cinsel olarak da sömürülüyor. Kadına karşı davranış, kapitalist sistemde düşmanca olmuştur. Burjuvazinin ve dincilerin “entelektüelleri, aydınları” komünizmin “üretim araçları üzerindeki toplumsal kolektif mülkiyet görüşünden hareketle kadının da ortak kullanıldığı iğrenç yalanlar uyduruyorlar. Kadın bir özel mülkiyet değil, Kadını özel mülkiyet kategorisinde gören ve kadını keyfine göre kullanan pratik burjuva ideolojisine aittir. “Kadını kullanma” görüşü üzerinde üretilen yalanlar ve yapılan kara propagandalar, kapitalizmin ve dinciliğin yozlaşması ve çaresizliği olarak düşünülmeli.
Komünistlere yapılan “suçlamaların” ne teorik, ne de pratik karşılığı vardır. Burada yanıtlanması gereken ve karşı çıkılması gereken kapitalist ideolojinin teori ve pratiğidir. Burjuva ideolojisinin politik sonuçları kadını erkeğin seks zevkine mahkum etmiştir. Dünyada genelevlerinden tutun da açık-gizli fuhuş yerleri, seks mağazalarındaki artışlar, iğrenç bir kültür haline getirildi. Kadının cinsel olarak çalıştırılması devletin ekonomik bir getirisine dönüştü. Kadının ticaret sektöründe seksin bir metaya dönüştürülmesi her geçen gün büyütüldü. Sömürücü çark kadının sömürüsü üzerinde devam ediyor. Burjuva sınıf kendi ahlaksız değerlerini kamufle etmek için, komünistleri mesnetsiz iddialarla suçlamış, geri halk yığınlarını büyük oranda komünistlere karşı kışkırtmayı başarmıştır. Komünist görüşü savunanlar, sistem tarafından “ahlak yoksunu” bireyler olarak gösterilmiş ve sınırsız karalamalar yapılmıştır. Namuslu geçinen bu namussuzlar manipülasyonlarla halkın geri ve tutucu duygularını okşayarak, komünistlere karşı binlerce provokasyon yaratmışlardır. Temelde kadına karşı sosyal hayatın her alanında suç işleyen, komünist düşünce değil, suçlamalara hedef olacak olan kapitalist düşüncenin ta kendisi olmalı. Kadını bir meta olarak düşünen burjuva liberal kapitalist anlayışa karşı mücadele eden komünistler olmuştur..
Gezegenimizde işçi-emekçi, ilerici kadın, feminist kadın örgütlenmesi daha devrimci bir nitelik kazanıyor. Son yarım asırdır kadın hareketi hayatın her alanında etkili bir güç olmaya başladı. Devrimci-sosyalist-Marksist kadın bilinç ve kararlılıkla yaşamın içinde ve toplumun her kesiminde yerlerini almak zorunda. Kapitalizmin devrimci yolda tasfiye edilmesinde kadın için çok daha anlamlıdır. Zira kapitalist sistem genel olarak insan için, özel olarak kadın için bir gelecek vadetmiyor. Kadının her türlü sömürüden ve şiddetten kurtulması günümüz problemlerin başında geliyor. Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği ve uygulamaya koyduğu kadın esprisi, bütün sol taraflarda öğrenilmelidir. Solun kadına ve aile esprisi hayli sorunlu görünüyor. Solun ideolojik dünyasında, kadınla ilgili her ne kadar doğru söylemler bolca yapılsa da, sol pratik olarak kadın ve aile gibi temel bir problemde tutucu ve geri bir zeminde durmaya devam etti.
Robert Pekoz