ISLAMİ FAŞİZM VE AKP
Bu makaleyi okumaya çalışın.
Erdoğan gelmiş-geçmiş diktatörlerin en kötüsüdür…
Erdoğan’ın ve AKP`nin İslami faşizme, yani radikal islam’a yönelmesi basit sırada bir proje olarak görülmemeli. “Iımlı İslam” olarak kendini kamuoyuna deklare eden Erdoğan ve ekibi, sürecin başlangıcında bile bin bir manipülasyonlara bel bağladı. Milli görüş gömleğini yırtık diyerek, yeni arayışlara göz kırptı. Küresel sermayenin çok boyutlu desteğini almak isteyen Erdoğan, yeni girdiği tarihsel ilişkiler, komplike sorunlar taşıyordu. Küresel sermayenin ölçüleri içine çekilen, küresel sermayenin sadık bir elamanı gibi söylemlerde bulunan Erdoğan, gizli ajandasını geçici olarak rafa kaldırdı. Erdoğan, küresel sermaye ile büyük bir kumara girdi. Politik kredi almak ve bulmak için, büyük efendiye teslim olma görüntüsünü verdi. Uluslararası konjonktür rasyonel değerlendirdi. Yaratığı kombinezonlar hesabına işlemeye başladı. Kendini BOP projesinin eş başkanı gördüğünü böyle bir misyonla yükümlü olduğunu büyük bir hazla ve hezeyanla iç ve dış basına dekler etti. Erdoğan herkes için yeni bir figür dü. Onun politik geçmişi problemli olmasına rağmen, küresel sermayeye gösterdiği konformizm, inandırıcılığına bir güvencesi oldu. ABD`nin, Erdoğan’ın arkasında olduğunu her durumda açıkça dilendirdi. AB`ine, Türkiyenin alınması için devreye giren ABD ağırlığı, kısa zamanda sonuç vermeye başlamıştı. AB ile girilen fasıllar Türkiye’de büyük bir yankı yarattı.
Yeni süreç tamda Erdoğan’ın istediği gibi işlemeye başladı. Fakat “yeni süreç” içinde bir dizi sorun barındırıyordu. Erdoğan problemlerin çözümüne göreceli olarak bakan, olaylara palyatif argümanlarla geçiştiren, günlük düşünen pragmatik bir kişilik. Küresel sermayeyle girdiği çok boyutlu ilişkiler de, yarının geleceğini hesabın yapmadan, girdiği angajmanların bir gün kapısına dayanacağın anlayamadı. Kısa zamanda küresel sermayenin trenine binen şeriati, Kraldan çok kralcı olma sinyanlarını verdi. Amaç hedefe giderken güçlü görünmek, bu vesileyle daha kolayı oynama şansı yakalamak tı. Erdoğan’ın oynadığı oyun, alkışları arkasına alarak kuvvetli bir destek gördü. Gerek uluslararası platformda, gerekse de Türkiye kamuoyunda Erdoğan önemli bir rol oyuncusu olarak sahnede yerini almayı başardı. Türkiyedeki toplumun sıkıntılarını bir-bir sıralayarak dilendirdi, bunların çözümüne aday olduğunu güçlü şekilde halka dilendirdi. Türkiye ağır bir ekonomik kriz içinde bulunuyordu. Halk yoksulluk içinde bocalamaya başlamıştı, büyük sıkıntı toplumun tüm kesimlerine yayılmıştı. Eski iktidarın iflası ayan-beyan ken, halk ekonomik ve sosyal bir kaosun tam ortasında bocalarken, Erdoğan senaryosu toplumun karşısına çıkarıldı.
Erdoğan ve arkadaşları sahneye alırken, ellerinde kullanacakları, üzerinde demagoji yapacakları bohça`da verilmişti. Oyun iyi ve rasyonel hazırlanmıştı. Her pratik adım mantıklı ve ölçülü atılıyordu. Hesaplar tam not alarak, hedefi tutturarak ilerliyordu. Bu durum Türkiye’nin realitesinden bağımsız değildi. Toplumun bütün kesimlerinden destek gören bu hızlı gelişme ve değişme, aslında halkın bütün kesimleri kompleks bir durumla karşı karşıya getirildi. Halk olup biteni anlamadan, sofrasına sunulan dan almaya başladı. Bu süreç tam bir karam-boldu. Toplumun aydın, demokrat, liberali, reformcusu, muhafazakarı Erdoğan’ın sallandırdığı ipe tutunmaya çalıştılar. Bu çevrelerden bazıları dozajı fazla kaçırarak Erdoğan’ın arkasına kene gibi yapıştılar. Erdoğan’ın ulaştığı popülarite, Erdoğan’ın yeteneklerinin çok üstünde bir yere taşınmıştı. Yani kulak boynu aşmıştı. Bu süreçte ileriye giden bir tek şey vardı, Erdoğan’ın oyun güçlü bir damar yakalamıştı ve bir kitle bulmuştu. Politikayı pragmatik bir espri içinde yapan Erdoğan, kendi geleceği üzerine de kumar oynamaya and içmişti sanki. Oynanan oyunun geleceği risklerle doluydu, tamda anlamaktan zorlandığı nokta burasıydı. Yalan söylemekte, insanlarla oynamakta ve zaman kazanmakta tam bir kompetan olmuştu.
Çok boyutlu ve derin, fakat tehlikeli bir sürece giren Erdoğan, çevresinde oluşan dalkavuklar tarafında, güçlü ve yetenekli ender kişilerden bir olarak motife edilince. Şeriatçı kaldıramayacağı angajman lara abone oldu. Müslümanlar için bir kurtarıcı olarak kendini gördü. Kurtarıcı rolüne soyunan Erdoğan, ortadoğu’daki Müslüman ülkelerle, kanlı terör örgütleriyle işbirliğine girdi. Müslüman kardeş örgütüyle kader birliğine gitti, aynı ideoloji espriyi paylaştı. İslami terör örgütleriyle içli-dışlı oldu. Erdoğan kısa zamanda tam bir politik orospuya dönüşmüştü. Herkes gül-cük veriyor, kimde çıkar his etse ona kendin açıyor. Suriye’yle girdiği akrabalık ilişkileri, terör örgütleriyle geliştirdiği dostluklar, Mısırla, Kuveyt. Suudi-Arabistan kurduğu bağlar, bir bütün olarak tek hedefe kitlenmişti. Müslümanların orta-doğudaki liderliğini soyunmuştu. Hesap tutar gibi görünüyordu, yanıltıcı olanda tam bu tutar hesabıydı. Bu noktayı üzerinde daha sonra duracağız.
Erdoğan’ın ortadoğu’da karmaşık ilişkilerin görünen yüz tam bir aldatmadır. Madalyonun diğer yüzü ise göreceli olarak görünmez hale getirildi. Ortadoğu’daki kaosa son vermek istediğini, barışı için çabalayacağının mesajını verdi. Erdoğan gerçeğiyle, Erdoğan’ın vermeye çalıştığı tam bir manipülasyonu. Ortadoğu’daki politik paradigmalarla kısa zamanda uzlaşmaya girmesi, uyum göstermesi, İslami terör örgütüyle bağ kurması bize başka bir resim vermiyor
mu ?
Türkiye de seçimlerde güçlenerek çıkan Erdoğan ve ekibi, halkın problemlerini idealize ederek, kendine alan yarattı ve yoksulları etkiledi. İç politikada, tam bir Makyavelizm oynadı. Kenan Evrenle bile içli- dışlı olduğu ortaya çıktı. Adam, kendi çıkarları için yılanla aynı torbada dans edeceği, yılanı bile zehirleyerek çıkacağı görülmüştür. Bu gerçeğin onlarca kanıtı var.
Robert Pekoz