
KÜRDİSTAN’DA ESEN RÜZGARIN ADI: UMUTTUR ÖZGÜRLÜKTÜR
Kürt sorunu, kökeninde koparılmak istenen bir mazlum halkın hikayesidir. Bu hikaye sadece bir kimlik sahibi olmakla sınırlı değildir. Yıllardır Kürdistan’ın her değişik parçasında farklı acılar ve katliamlar yaşanmıştır. İsyanlar ve direnişler özgürleşme mücadelesinin umudu olmuştur. Bir anlamda bir asırdır Kürdün mücadelesi artık kabuğuna sığmaz durumda. Bir tek eksik, birlik yolunun sıkıntılarını aşma sorunudur. Bugün bütün dünyada konuşulan Kürt mücadelesi, Kürdistan coğrafyasının sınırlarını aşan ve yankı yapan bir özgürlük statüsü arayışıdır. Kürtler ortadoğu’da oluşmuş politik konjonktürün en belirgin aktörü durumunda ve artık ortadoğu’nun günah keçisi olmayacak. Dört devletin sınırları içindeki Kürtler, ortadoğu’nun yetim evladı olarak yaşamayacak.
Gerçek anlamda Kürtler kendi tarihinin en zor sınavıyla karşı karşıya. Kürtler kimlik arayışı konusunda, onurlu bir mücadelede hiçbir zaman vazgeçmedi. Ödenen bedellerin acı hikayesi, ulusal bilincin kendi tarihi akışı içinde bugüne uzanmasının yarattığı sorumluluk duygusu, bütün Kürtleri sorumlu olmaya davet ediyor. Ortadoğu’nun problemi yalnızca Kürtlerle sınırlı değil. Özgürlük bağlamında onurlu yaşamak isteyen bütün ezilen halkların sorunudur. Bu coğrafyada adalet küçük bir zengin ve elit kesim için var olduğu bilinen bir realite. Kürt ulusunun hikayesi, geçmiş zamanın dramatik tarihi ruhu anlaşılmaz sa, ya da parçalanmışlık nedenleri kavranmaz sa, doğru bir perspektif içinde yol alamayız. Yarını yaratmak için bütün nesnel ve öznel koşullar mevcut. Kürtler ortadoğu’da sadece kendi sesi olmak istemiyor. Ezilen ve sömürülen herkesin sesi olmak zorundalar. Kürtler; ulus devleti ve ulus kimliği üzerinde bir politik sürecin arayışında değiller.
Kadın kimliğinin özgürleştiği bir ortadoğu’nun dünyası yaratılmak isteniyor. Kadını örgütlü ve politik mücadelenin öznesi haline getiren espiri, bugün ortadoğu’da ete kemiğe bürünmüş durumda. Kadın devrimi kendi içindeki bir sürecin doğal gelişmesi olmadı. Kadının değişimin öznesi olması, kadın bilincinin politik mücadeleye yansıması ile başladı. Kadına cesaret veren olgu, onun yeteneklerinin özgür kılınması ile mümkün oldu. Mücadele perspektifinin geleceğinde, evrensel insan olmanın politik esprisi bulunuyor. Kürtler için önemli olan insan olma kriteri, bu bütün ortadoğu halklarının problemidir. Kürtlerin mücadelesi gibi görünen güncel politik gelişmeler, bir umut olarak ezilen insan dünyasında anlam buluyorsa, umut bir kalıcı hikayeye dönüşecektir. Zira: ezilen halkların her isyanı, günü değil, geleceği aydınlatacaktır. Sorun tamda bunu anlamaktır. Kürtleri kendi topraklarından koparamayan ulus devletler, zor üzerinden bir dünya yarattılar. Kürtler bu zoru yıkmak ve özgürleştirmek için yeni bir sürecin içinde direniyor. Kürdün hikayesi ezilenlerin hikayesine dönüştüğü zaman, evrensel bir nitelik kazanır. Kürtlere düşmanlık ve Kürdü yok sayma hikayesi, dört ulus devletin perspektifi olarak devam ediyor. Her parçada yaşanan Kürt sorunu, kendi hikayesinde çok ağır acı sonuçları var olmuş.
Kürtler hızla birliğe giden yolu döşemek zorundalar. Bu gerçeğin bilincine varmadan, Kürtlerin birliği oluşmadan, Kürdün özgürleşmesinden söz edemeyiz. Sözü olan her Kürt, bu gerçeğin bilinciyle davranmalı. Her alanda birlik ruhunda birleşmek zorundalar. Ulus devletlerine karşı, Kürt ulusal birliği, yarın için ortadoğu coğrafyasında barışa, kardeşliğe ve dayanışmaya vesile olacağı gibi, savaşların olmadığı bir coğrafyanın yaratıcısı olacaktır. Kürt sorunu coğrafi boyutu içinde düşünmek, halkların geleceği için evrensel bir niteliktir. Kürt problemini, sadece Kürdün bir sorunu olarak düşünmek rasyonel ve mantıklı olmayan bir fikirdir. Bağımsızlık mücadelesi her zaman devrimci bir niteliğe sahiptir. Bağımsızlık savaşılmadan kazanılmaz.
Kürdistan’ın özgürleşmesi düşmanın vereceği bir bağış olamaz. Kürdün düşmanı her parçada ayrı bir egemen ulus devleti olmasına rağmen, Problemin çözülmesi aynı niteliğe sahip. İşgalci güçler hiçbir zaman, Kürdistanı işgal ettiklerini kabul etmediler. Kürdistan coğrafyasında Kürt halkı gerçeğini kabule yanaşmadılar. Kürtler kurtuluşa giden bir yolda adım adım ilerliyorlar. Ulus devletlerin, özellikle TC’nin telaşı ilerleyen süreci baltalamak ve engellemek içindir. Kürt sorunu vardır diyenlere, terörist diyen akıl, şimdi Kürt sorunun derdine düşmüş durumda. Erdoğan’ın bütün çabası, Kürt sorununu çözümünü engellemek içindir. Kürt sorununun çözümü Kimi diktatörlerin sonunu getirmeye adaydır.
KÜRT OLMAK NE BİR SUÇTUR, NE DE BİR AYRICALIK
Kürdün birliği bir elzem haline geldi.
Ben; Kürt, Kürtler, diğer azınlık halklardan söz ederken, yaşanan ve her gün karşılaştığımız, gördüğümüz, hatta konuştuğumuz, diyalog içinde olduğumuz, dostluk kurduğumuz, kız alıp verdiğimiz, akrabalık içinde olduğumuz, kader birliği yaptığımız, sevinç ve acılarımızı paylaştığımız, aynı mekanlarda bulunduğumuz, aynı camide namaz kıldığımız, aynı okulda eğitim aldığımız, aynı türküleri dinlediğimiz, aynı şarkıları çaldığımız, aynı şiirleri okuduğumuz, ortak bir kültürden, değerden, bir olgudan söz ediyorum, bir realiteyi dile getiriyorum. Kürtler, Türkiye’nin bir gerçeği. Bu durumu anlamaktan neden zorlanıyoruz…
Ben, Kürt deyince kafamda bir şey uydurmuyorum, olmayan bir şeyi, varmış gibi göstermiyorum. Olmayan bir şey yaratmıyorum. Önce Kürt realitesini anlamaya çalışalım. Kürt kelimesine düşmanlık yapmayalım, Kürt denince faka basanlar tutmasın, yüzünüz kırışmasın. Sağınızı-solunuzu kaşımayın. Önyargılardan kurtulun. Kürtlerde bu toplumun bir parçası olmanın ötesinde, bir kadim halktır. Kürtlerinde en azından başka insanlar kadar mutluluğa, güzelliği yaşamaya ihtiyacı var…
Türkler, Kürtler ve diğer azınlıklar elbette kardeştir, Asırlardır barış içinde yaşıyorlar, aynı topraklar üzerinde iyisiyle-kötüsüyle kader birliği yapıyorlar. Yapmaya devam edecekler. Bu noktada sorun yok. Özellikle Türkiye gibi ülkelerde toplumun ezilen kesimlerinin çıkarları onların birlikte olmalarını daha anlamlı kılıyor. Bir toplumda ne kadar farklı dil varsa, o toplum, bir o kadar zengin demektir. Farklı dillerin kullanılması güzellik yaratır, öğrenmeyi yüceltir. Her dil sosyolojik bir değerdir.
Kürt kelimesini kabullenmek artık çağdaş olmanın ötesinde, bir gerçeğin anlaşılmasıdır. Kürtlerin varlığını kabul etmeyenler, elbette Kürt kelimesine tepki vereceklerdir. Ancak bu yaşadığımız gerçeği değiştirmeyecektir. Kürt kelimesinin ilk çağrıştırdığı duygu, kimi kesimde bölünmek, ayrı bir devlet kurmak, terör ve bölücülüktür. Bu korkular mevcut sistem tarafından halka yıllardır empoze ediliyor. Kürt problemini doğuran sosyolojik değerler ve ayrıcalıklar, birilerinin kafasında uydurmaları değildir. Fiilen yaşanmış, yaşanmakta olan sıkıntılarla ilgilidir. Dünya Kürtleri konuşuyor, Türkiye’de Kürtlerin de yaşadığını bilmeyenler, anlamayanlar bulunuyor. İnkarcılık öylesine işlenmiş ki, insanların somut gerçekleri görmemesi için kalın duvarlar örülmüş…
Türkiye’de her şey değişti, yalnızca devletin Kürt politikası değişmedi. Peki devletin Kürt politikası neydi. Tek kelimeyle söylemek mümkün, inkar. Yani Kürdü yok sayma. İşte Türkiye’de sorgulanması gereken anlayış budur.
Ayrı bir Kürt devletinin kurulmasının üzerinde yürütülen manipülasyonlar, Kürt düşmanlığının artmasına vesile oluyor. Bu ırkçı perspektif bir asırdır Kürt düṣmanlığını besliyor. Ancak sorun bu değil. Tartıştığımız ve tartışma konusu yaptığımız, bugün Türkiye’de yaşanan terör atmosferinin sorumlusunun PKK olmadığını, kanlı olayların, kitlesel katliamların bugünkü devlet politikasının bir ürünü olduğu anlaşılmalı. Terör hangi mihraktan, gelirse gelsin karşı çıkalım. TC’nin inkarcı ve düṣman politikasına karşı duralım. Devletin Kürtlerle savaṣ politikasına itiraz edelim. Devlet terörünün Kürtler için en büyük tehlike olduğunun bilinciyle hareket edelim. Katliamı yapan ve Kürtlerle savaşan bugünkü şeriatçı İslamcı devlettir. Kürtler burjuva demokrasisinin sınırları içinde eşitlik arıyorlar. Özgür değerler kazanmak istiyorlar. En masum ve insani olan demokratik haklarının mücadelesini veriyorlar. Kimseden bir karış toprak istedikleri yok.
MHP gibi ırkçılığı (ırkçılık artık çağdaş normlar içinde bir suçtur), tescillenmiş bir parti bile Kürt kardeşlerim diye seslenmek zorunda kalıyor. Bu durum bir arka senaryonun küçük bir parçasıdır. Kürtlere yönelen el, politik olarak ihaneti içeriyor. Saray rejimin u dönüşü yaparken, yaptıkları yanlışlardan söz etmiyorlar. Hala Kürtlere saldırmaya devam ediyorlar. Onlar hep doğru olanı yaptı. Yanlış olan Kürtlerdi. ABD ve Batı Avrupa ortadoğu’daki stratejisine yakınlaştıkça, Kürdistanı işgal eden devletler, panik içinde Kürtleri manipüle etmek istiyorlar. Kin ve nefret dolu Kürt düşmanlığı, kardeşim Kürde dönüşmüşse, bu değişime saf bir şekilde inanmak mümkün değil.
Robert Pekoz
KÜRTLER NE YAPMAMALI
Kürtler için bugünkü temel sorun, Kürtler ne yapmalı sorusuna yanıt aramak değil, Kürtler ne yapmamalı sorusun yanıt aramaktır. Kürtler tarihindeki son bir asırlık zaman, Kürtlere hangi acıyı, hangi ihaneti ve hangi barbarlığı yaṣamadı. Kürt olmadan, Kürdü anlamak mümkün mü?
Hergün kürdün idam edildiği, terörist diye öldürüldüğü, Kürdün özgürlük arayışına bölücülük diye ṣavaṣ açıldığı, çocukların zehirlendiği, Kürdün kendi topraklarında kimliksiz Yaṣadığı, Kürtlere karṣı kimyasal silahın kullanıldığı, Kürt politikacıların çeṣitli yöntemlerle etkisizleştirildiği bir coğrafyada, Kürtler ne yapmamalı sorusu daha önemli hale geldi.
Kürtlerin toprakları bir asırdır dört ulus devletin iṣgali altında. Kürtler kendi topraklarında, esir, yarı esir olarak yaṣıyor. Ortadoğu’daki uluslardan en fazla acı ve yoksulluk çeken Kürtler. Kürtler kendi maddi ve manevi değerlerini sosyolojik boyutta yaṣamayan tek ulustur.
21.Yüzyılda kendi toprakları üzerinde özgür ve kendi iradesiyle yaṣamayan belkide yer yüzündeki tek ulus, Kürtler kaldı. Acı ama gerçek bu. Kürtlerin bu noktada olmasının sorumluluğu, Kürtlere ait. Düṣma Kürtlerin topraklarını kendi çıkarlarına göre paylaṣtı. Bugün, bu iṣgale karṣı bir isyan ruhu bütün Kürdistan’da diri halde yaṣanıyor. Çanlar bizden yana çalıyor. Öyle bir
konjonktür oluṣtu ki, düṣman taktik ve söylem değiştirmek zorunda kaldı. Kürtler düşmanları için ‘kıymetli’ hale geldi.
Kürtlerin ortadoğu’da kaybedecekleri bir ṣeyleri kalmadı. Dört parçadaki Kürtlerin birbirlerinde çok farkı yok. Aynı “alın yazısını” taṣıyor lar ve aynı sorunları yaṣıyor lar. Bu nedenle Kürtlerin birlik olmayan bir felsefesi olamaz. Birlik ruhu Kürtlerden elzem olduğu anlaṣılmalı.
Kürtler ortadoğu’da oluṣan yeni konjonktürde baṣ mimarları olduklarını hafife almamalı. Ortadoğu’da etkili politik gücün Kürtler oldğunu unutmadan politika yapmalı. Kürtler çok taviz veren değil, taviz alacak konumdalar. Yarın için politika belirlerken hesabını-kitabını çok iyi yapmalı. Kürt topraklarını iṣgal eden dört devletin vaatlerine göre politika belirlememeli. Kürdistan’ın geleceği için, bir asırlık faşist devletlerin “dostluk eline” güven duymamalı. Ortadoğu coğrafyasının sınırlar yeniden çizileceği artık bir olasalık’tan çok, gerçeğe daha yakın görünüyor. Bu değiṣmenin belkiden en çok kazananı Kürtler olacak. Kürtler için ortadoğu’daki konjonktür tarihi bir fırsat olduğu bilinmeli. Böyle durumlar ancak yarım asır, yada daha fazla bir zaman diliminde ortaya çıkıyor. Bu politik konjonktürün kendiliğinden oluṣmadığı bilinmeli.
Robert Pekoz