Küresel güçler arasında 3. Dünya Savaşı olmaz – Robert Peköz

Makale

Üçüncü bir dünya savaşında hiçbir küresel gücün avantajı olmayacak

Şimdi çok farklı bir dünyada yaşıyoruz. Bilim ve teknoloji çok değişik insan ilişkisi yarattı. Yeni teknolojinin yarattığı değişim, insan dünyasında bir dizi komplikasyonlara yol açmaktadır. Aynı anda çok ciddi değişmeler meydana geliyor. Değişenin hızına bazen ulaşmak mümkün değil. Ömrü biten birçok şeyi anlamak zorlaşıyor. Anlayamadığımız yeni teknoloji toplumu birçok boyutu ile etkiliyor. İnsan bilgisi şimdilik bilimi ve teknolojiyi anlamakta zorlanıyor. Yarınların neye gebe olduğunu anlamak kolay değil. Geleceğe ilişkin vizyonumuz gelişmeler karşısında sıkıntılı kalıyor. İnsan geleceğinin kaygıları şu birkaç noktada sorunlu görünüyor. Bugünkü ekonomik sistemi ve bunun gelecekte yaratacağı sorunları anlamak ve alternatif oluşturmak için çok önemlidir. Ekonomik sisteme bağlı olarak, sosyopolitik gelişmelerin neye evrileceğini yeniden düşünmek gerekir. Birde evrenin, yada doğanın kendi sistemini anlamak lazım. Bu üç olgunun birbiri üzerinde etkilerinin ve değişiminin teorik analizini yapmalıyız. Bilimin ilerlemesi ve Teknolojinin gelişmesi bir diyalektik bütünü oluşturuyor. Bu bağlamda yarınlar üzerine fikir oluştururken yeni teorik analizlere ihtiyaç var.

Küresel güçler arasında Üçüncü dünya savaşı çok zor görünüyor. Yakın bir gelecekte eğer küresel bir savaştan söz edeceksek, bu savaş toplumların ezilen yoksulları ile, sömürücü egemen sınıf arasında olacaktır. Küresel güçler arasındaki rekabet her ne kadar ciddi bir söz polemiğine dönüşse de, bunu bir savaşa dönüştürecek kadar « akılarını peynir ekmekle yememişler ». Küresel güçler arasındaki savaşlar, insana devasa acı ve ağır bir fatura bıraktı. Küresel sermaye cephesinde yaşanacak bir savaş, gezegeni yaşanmaz hale getirir. Bu gerçeği küresel burjuvazi bizden daha iyi biliyor. Ben kendi adıma Üçüncü dünya şavaşını Küresel emperyalist güçler arasında mümkün görmüyorum. Trump’un kapitalist dünyada yaratmaya çalıştığı kaos sadece basit ve sıradan bir manipülasyon. Trump’un ekonomik politikası dikiş tutmaz. Ve Amerikalıları uzaya götüremez.

Küresel güçler zenginleştikçe, bu zenginleşmeye bağlı olarak yoksullaşma paradoksal ve evrensel bir nitelik kazanıyor. Ezen ve ezilen çelişkisi çözümsüz bir olguya dönüşerek derinleşiyor. Küresel sermaye bu yoksullaşmanın tek sebebidir. Yoksullaşma ve açlık ekonomik olarak en gelişmiş kapitalist ülkelerde de yaşanıyor.

Yoksullaşma ve yoksulluk savaşı bir üçüncü dünya savaşının belkide tek sebebidir. Bu duruma vesile olan küresel güçler bir önlem alamazlar. İnsan dünyasındaki gelir eşitsizliği, dünyadaki temel çelişkiyi oluşturuyor. Devasa bir ekonomik kriz çalışanların dünyasına yansıyor. İncelemelere göre, zengin ülkelerde yaşayan % 1 kesimin serveti dünya nüfusunun en fakir yarısından fazlasını besleyecek durumda. Ekonomik olarak derinleşen farklılık, yalnızca toplumla-birey arasındaki çeliṣki ile sınırlı kalmıyor. Bu toplumsal çeliṣki büyüdükçe, küresel istikrarın bozulmasına neden olacak bir toplumsal direniş kaçınılmaz hale gelir. Yoksulluğun Kitlesel direnişi kaçınılmaz olur. Savaş hak arayanlarla, hakkı gasp edenler arasında bir savaşa dönüşür.

Dünya genelinde yoksulluk hala büyük bir sorun. Birleşmiş Milletler’e göre, dünya nüfusunun önemli bir kısmı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 2023 verilerine göre, dünya genelinde aşırı yoksulluk içinde yaşayan kişi sayısı yaklaşık 1,5 milyar civarında. Bu rakam, sürekli olarak güncellenen bir veridir ve farklı kaynaklarda farklı rakamlar görülebilir. Yoksul yaşayan insan sayısı çok daha fazla artıyor. Yani evrensel ekonomik kriz bütün çalışanların dünyasında sevimsiz bir yaşam yaratıyor. Gelir dağılımı insan dünyasında büyük kırılmalar yaratıyor. “Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) 2024 raporuna göre, gelir dağılımındaki eşitsizlik 1910’lu yıllarındaki küresel görünüme geri dönmüş durumda”. Görünen realite Yoksul dahada yoksullaşıyor, zengin sınıfının serveti devasa büyüyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (UÇÖ) son raporuna göre de işçilerin küresel gelirdeki payı son 20 yılda 1,6 puan azalmış durumda olduğunu iddia ediyor. Bu durumun yoksul yaşayanların hayatına nasıl yansıyacağı üzerinde düşünmek bile ürkütücü oluyor. Adaletsizliği bu boyutta açıklayan kurumlar, bu konularda gerçeğe ne kadar yakın oldukları bir tartışma konusu olabilir. Sunulan verileri tek başına bile alsak, insan devasa ekonomik sorunlarla karşı karşıya.

Kapitalizm demek, toplumsal eşitsizlik demektir. Kapitalizmin tarihiyle birlikte ortaya çıkan bu toplumsal çelişki bugün daha büyük sorunlara neden oluyor. Toplumsal eşitsizlik insan geleceğini her alanda etkiliyor. Kapitalist sistemin yasallaştırdığı eşitsizliği gidermek için insanın verdiği tepki, yada mücadele bugüne kadar insan dünyasında çok büyük değişikliğe yol açmadı. Kapitalist sömürücü sistem gezegenimiz üzerinde bir cehennem yaratarak varlığını sürdürüyor. Büyüdükçe ve yayıldıkça acımasız hale gelen Kapitalist sistem, sömürüyü katmerli hale getiriyor. Kapitalist sistemin felsefesinde kötülük olduğunu anlamamak mümkün değil. Ama insanların ezici çoğunluğu bu gerçeği görmede zorlanıyor.

Gerçek şuki: ekonomik büyüme ile toplumda yoksulluk bir paradoks içinde ilerliyor. Teknolojiyi elinde bulunduran küresel güçler, sadece kendi zenginlikleri ile meşgul oluyor. Toplumda çalışanların ekonomik durumları onları ilgilendirmiyor. Büyük finans kuruluşları, devasa zengin bir azınlık, sınırsız zenginleşirken, ekonomik olarak yoksulluğun temelini zorluyor. Yani sözün kısası, zengin daha çok zengin oluyor, toplumun çalışanları hergün daha çok yoksullaşıyor. Bu çelişkiye insan ne kadar katlanır tam bilinmiyor. İnsan bilinci sorgulamaya başladıkça, iyi yaşam bilinci toplumsal çatışmaya doğru gidecektir. Hak arama mücadelesi evrensel bir nitelik alacaktır. Çünkü yoksullaşma evrensel bir olgudur.

Biraz insan tarihini bilenler, ekonomik ve politik sorunların, büyük çatışmalara neden olduğunu bilir. İç savaşlar, toplumsal çatışmaların temelinde toplumda yaşanan ekonomik dengesizliktir. İnsan dünyasında yaşanan ve ağır kayıplara neden olan savaşların temeli ekonomidir. Bugünkü bilim ve teknoloji insan dünyasında etkili bir iletişim yarattı. Yarının bir kıvılcımı, evrensel bir duruma dönüşebilir.

Büyük bir küresel eşitsizlik devasa büyüyor. Bu durum dünya çapında evrensel bir nitelik taşıyor. İkinci dünya savaşına yol açan olgu, 1930’lu yıllarda yaşanan büyük kriz evrensel düzeyde sosyal patlamalar yarattı. Bugünkü gelir eşitsizliği; emeklileri, işsizleri, yoksulları, açlık çekenleri ve varoşlardaki mazlum insanları çok derinden etkiliyor. Avrupa’da asgari ücretle çalışanlar ekonomik huzursuzluğu derinden hissediyor. Kısaca gelir eşitsizliği ve toplumun ekonomik sorunları, çalışanları farklı bir arayışa zorlayacağından kuşku yoktur. Bu kötü gidişi engellemek mümkün görünmüyor. Toplumsal ekonomik sorunları büyütenlerden çözüm beklemek en kaba tabirle kapitalist sistemi korumaktır.

KÜRESEL EMPERYALİST GÜÇLER, YENİ BİR BASKICI DÜNYA REJİMİ YARATMA ÇABASINDA

Bugün kapitalist sistemin içinde bulunduğu bunalımdan, sadece “Neo-Liberal” sağ ve faşist politikalar sorumlu değildir.Sosyal demokrat politikaların da tarihsel bir rolü vardır.

Küresel kapitalist-emperyalist sistem, ya da bunu siz, küresel efendiler olarak adlandırın. Küresel barbarlar, dünya insanına baskıcı, yasakçı ve her şey üzerinde domine oldukları bir yeni hayat tarzı yaratmak için çalışıyorlar. ‘Özgürlüklerin ve demokrasinin’ olmadığı bir dünya için bütün yolları şimdiden hazırlıyorlar, hazırlamaya devam edecekler. Toplumu böl, parçala, düşmanlaştır, küresel efendilerin 21. Yüzyılın başından beri benimsedikleri bir strateji. Tek sesli ve tek kutuplu bir dünyanın temelerini hazırlıyorlar…

Bugün insan nüfusunun ezici çoğunluğun yaşadığı ekonomik, politik, kültürel ve sosyal krize karşı çıkacak bir evrensel direnişi kırmak için, şiddeti, baskıyı, yasakları ve yer-yer terörü büyük bir silah olarak kullanacaklar. Asgari ücretin bütün dünyada açlıkla eş anlamına geldiği, çalışanların her geçen gün yoksullaştığı bir dünyada, ekonomik krizin yaşanması kaçınılmazdır. Ekonomik krizin doğuracağı sonuçlara katlanamayacak olan kapitalist sistem, yeni yasakçı bir rejim kurmayı hedefliyor. Kapitalist efendiler son yarım asırdır, yoksullaşmayı asgari ücret üzerinden yasal hale getirdiler. Kapitalist sistemde zenginlik arttıkça, toplum nüfusunun ezici çoğunluğu düne göre daha da yoksullaşmaya başladı. İşsizlik, yoksulluk ve açlık dünyamızın en büyük problemi haline geldi.

Son 30 yıldır “Neo Liberal” ekonomik ve politik uygulamalar kapitalist sistemi derin bir bunalıma sürüklemiştir. Bu olgu işin sadece bir boyutunu gösteriyor. Kapitalizmin krizini, sistemin bütün değerlerinden bağımsız düşünmek büyük bir hata olur. Çöken ve krize giren kapitalizmin kendi dinamikleridir. Yani çürüyen ve işlemez hale gelen ve tıkanan kapitalist sistemin kendisidir. Kapitalist sistemin yaşadığı krizden yalnızca “Neo-Liberal” ekonomik ve politik uygulamaları sorumlu tutmak yetersiz bir bakış açısıdır.

Emeğin “asgari ücretle” sınırlandırılması, yaşam kalitesinde büyük bir düşüşe neden oluyor. Bu gerçek kapitalizmin en çok geliştiği ülkelerde görülüyor. İşsizliğin devasa bir virüse dönüşmesi, sosyal yardımların hızla azalması, kesilmesi, kapitalist sistemin doğasında olan eşitsizliği büyük bir çıban haline getiriyor. “Neo-Liberal” ekonomik ve politik uygulamalarla kapitalist sistem tamamen tıkanmıştır. Kapitalist sistemin oluşumundaki tarihsel adaletsizlik, eşitsizlik ve emek sömürüsü, kapitalizmin krizine neden olduğunu görmeyen bir espri, kapitalizme karşı mücadele edemez. Ücret, paylaşım, emek sömürüsü, kapitalizmin üzerinde yaşadığı, yada bulunduğu çelişkinin temel dinamiğini oluşturuyor. Krize yol açan olguları doğru saptamak önemlidir…

Kapitalist sistem acımasız bir niteliğe sahip. İnsan dünyasındaki ekonomik, sosyal, kültürel ve politik çelişkilerin nedeni, Küresel sermayedir. Her ne kadar ülkeden ülkeye, hatta coğrafyadan coğrafyaya ekonomik problemler farklılık gösterse de, bugünkü gerçek yoksullaşmanın evrensel bir olguya dönüştüğüdür.

Elbette kimi gelişmiş kapitalist ülkelerde yaşanan yoksullukla, Afrika’da, Asya’da, Ortadoğu’da ve Güney Amerika’da yaşanan ekonomik sorun aynı değil. Avrupa’da ve diğer kapitalist ülkelerde toplumun bilinç düzeyi de aynı değil. Avrupa’da çalışanların ekonomik zorlukları kavraması ve bu noktada mücadele etmeleri, geri ülkelere göre farklılık gösteriyor. ‘Aydın toplumların’ sömürülenleri hak arama noktasında sömürücü sisteme kafa tutmaları radikal oluyor.

Kapitalizmin felsefesinde var olan eşitsizlik, Kapitalizmin tarihsel çelişkisidir. Eşitsizlik, global Kapitalizme zenginlik yaratan, çalışanların yoksullaşmasını sağlayan bir çelişkiler yumağıdır. Kapitalizm’de görülen tıkanıklığın en büyük boyutu çalışan insanlarla ilgilidir. Kapitalizm insan yaşamını dikkate almazsa, kapitalizm çöker. İşsizlik evrensel düzeyde büyüdükçe, kapitalizmin riske gireceği kaçınılmaz. İstihdamda görülen zorluklar, emeklinin yaşadığı maddi sıkıntılar, işsizliğin arttığı ve iş güvencesinin sıkıntıya girdiği bir toplumda, kaosun yaşanması ve kimi toplumsal patlamaların oluşması kaçınılmazdır…

KAPİTALİZM DEVRİMCİ YOLLA TASVİYE EDİLECEK…

Kapitalizmin günlük hayatımızda bir bilinen, bir de görülmeyen etkisi vardır. Görülmeyen etki çok daha büyük tehlikeler taşıyor. Savaşlar, ekonomik krizler, toplumsal kutuplaşmalar kapitalizmin doğasında var olan olgulardır. Bunlar zaman-zaman ortaya çıkar. Her toplumsal olayın kendine özgü bir takım öznel koşulları vardır.

Kapitalist sistemin felsefesinde sömürüde sınır yoktur. Bu bağlamda kapitalizm bireyciliği öne çıkaran bir burjuva ideolojisidir. Kapitalizmin temel misyonu artı değer üzerinden devasa paralar kazanmaktır. Kapitalist felsefe için önemli olan insan değildir. Sömürünün nasıl organize edildiğidir.

Kapitalizmin kendisini tasfiye edeceği görüşü, tamamen küresel orta sınıf solcularına ait liberal bir tezdir. Kapitalizmin gelişim tarihini az-çok bilen biri, kapitalizmin kendi yaşamına son vermesinin imkansız olduğunu görür ve anlar. Kapitalizmin kendisini intihar etme şansı yoktur. Bu noktada bir dizi teorik argüman üzerinden yeni saçmalıklar üretiliyor. Bugün kapitalizm insan dünyasında düne göre daha yıkıcı olmuştur. Kapitalizm var oldukça insan hayatında daha büyük riskler olacaktır…

Robert Peköz

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir