Strasbourg’da Abdullah Öcalan Rüzgarı

Makale

Zaman 15 Şubat, yıl 2025, günlerden Pazar. Avrupa’nın dört bir yanında Fransa’nın Strasbourg şehirinde sabahın erken saatlerinde, eksi altındaki soğuk havaya rağmen, binlerin heyecanı aynı tempo ile bir tek noktada ortaklaştı. Seslerin sıcaklığında ve yükselişinde, binlerce insanın kalp atışlarının heyecanı yaşandı. Devasa bir koroda çıkan ortak ses, özgürlük arıyordu. Özlem büyük, heyecan dorukta, binlerce Kürdün duygusu bir yangın alevi gibi yükseldi. Büyük bir özlem, sıcak bir rüzgara ses oldu meydanda. Bu ulvi ses, Kürt özgürlük arayışının yanında, Öcalan’a ve Kürdistan’a olan bağlılıklarını aynı duygunun esprisi içinde ortaklaştı. Bir anlamda Öcalan özgür olmadan, Kürdistan özgür olmaza diyalektiğin birliği, Kürtlerin ortak iradesi oldu. Öcalan’ın ismi, Kürdü aynı heyecanda birleştirdi. Öcalan Kürt halkında büyüdükçe, çözüm sürecine olan inanç daha çok anlamlı hale geldi. Haykırışlarda Öcalan olmadan çözüm olmaz gibi bir duygu birliği vardı meydanda.

Barış özlemin hissi Kürtlerin yüzüne öylesine güçlü yansımıştı ki, “insanın yüzü, kalbinin aynasıdır” aforizmasından ifade buldu. Belki de ilk defa bir insan topluluğu, bu kadar güçlü bir özgürlük özlemi duyuyor. Bu gerçeği anlayabilmek için sahada olmak gerekir. Gökyüzünde parlayan bir güneş, meydanda sıcak bir rüzgara, hür bir iradenin sesi özgürlük arayışında derin anlam buldu. Kürt ulusal bilinci, Kürtlerin hür iradesinden devrimcileşti. Kürtler bir asırdır kaybedenler oldu. Her özgürlük ve barış arayışı, Kürtlere sayısız acılara mal oldu. Kürtler belki de ilk defa büyük bir özgüvenle özgürlük mücadelesine ses oluyor. Kürtlerin kaybedecek bir tek şeyi kalmadı. Hatır sayacak, gönül koyacak, başını eğecek bir ‘düşmanı’ yok karşısında. Düşman bir asırdır barbar, cani ve hain. Kürtlere her türlü acıyı çektirdi. Kürdün coğrafyasında kederli zaman bir kader gibi yaşandı. Kürtler artık acının kaderine son vermek için korkusuzca haykırıyor.

Ortadoğu ve Suriye oluşan son atmosfer Kürtleri daha duyarlı olmaya zorluyor. Kürt sorunun çözümü, Ortadoğu’daki diğer sorunların çözümünün anahtarı niteliğinde. Dünyanın küresel güçleri, özellikle ABD, Batı Avrupa ve diğer sol tandanslı politik güçler iki seçenekle karşı karşıya bulunuyorlar. Ya Ortadoğu halklarını İslamcı, barbar fanatikler ve kafa kesen canilerle karşı karşıya getirecekler ya da yüzünü demokrasiye dönen, evrensel insan haklarını ilke olarak savunan Kürtlere sahip çıkacaklar. Bunun üçüncü bir seçeneği bulunmuyor. Ortadoğu’da Kürt mücadelesi, aynı zamanda çağdaş bir sosyal dünya anlayışını egemen hale getirmek içindir. Ortadoğu’da barış, özgürlük, demokrasi, adalet ve evrensel insan hakları, bütün dünyanın bir sorunu gibi düşünmek daha doğru olandır. Ortadoğu’da dinci canilerle, demokraside yana olanların çatışmasında nötr olmak ya da tarafsız kalmak bir insanlık suçudur.

Meydandaki sesin ortak iradesi, barış, kardeşlik, özgürlük diye şiirleşti. Bir aşka dönüşmüştü Öcalan’a olan bağlılık. Kürt sorunun çözümünde, uzatılan elin samimiyetine inanmak için, Öcalan’ı özgürleştirin diye haykırdı on binler. Bu on binler milyonlarca Kürdün özlemine ses oldu. Kürt sorunun çözümünde, bir asırdır çözümsüzlüğü üretenler, bugün önerdikleri kardeşlik, barış ve çözüm düşüncesini anlamlı kılmak, gerçeğe dönüştürmek için Öcalan’a alan açın diye ortak bir irade beyan ettiler. Çözüm sürecinin ilerleyebilmesinin ilk adımı, Öcalan’ı halkı ile buluşturun. Kürtleri düşman değil, ancak liderleri Öcalan ikna edebilir. TC’nin ve Erdoğan’ın atacağı ilk samimi adım bu olmalı. Hiçbir adım atılmadan, Kürtlere soyut nutuklar atarak barış ve kardeşlik süreci ilerleyemez. Kürt halkı Erdoğan’a ve “cumhur ittifakına inanmadıkları ve güven duymadıkları halde, Kürt sorunun çözümünde, Kürtler ortak bir konseptin içinde olmak istiyorlar. Kürtler, TC tarafından atılan adımı niyetinde bağımsız düşündüğümüzde, değerli ve anlamlı buluyor. Kürt sorunun çözümünde, soyut söylemlerin ötesinden, pratik adımların atılmasına bağlıdır. Kürtlerin, Erdoğan ve Bahçeli gibi bir düşmana güven duymaları için, şimdi tek bir somut adım atmaları doğru olan değil mi? Zaman oynamadan, somut bir adımın atılmasını Kürtler önemsiyor.

Erdoğan’ı ve Bahçeli’yi Kürt kardeşlerim diye söyleten gerçeklik ne olursa olsun, eğer Kürt sorunun çözümünde zerre kadar samimiler ise, somut bir pratik adım atarak Kürtlerin endişelerini nispeten gidermiş olurlar. Bugüne kadar Erdoğan cephesinde somut ve pratik tek bir adım atılmadı. Sadece Kürtlere koşulsuz teslim olun diyor. TC, Kürt sorunun çözümünde güvenilmez bir kimliğe sahip. Bu güvensizlik ve inançsızlık bir asrın birikimleri sonucu oluştu. Kürt sorunun çözümünde artık demagojik söylemlerin bir iddiası kalmamıştır ve hiçbir Kürde inandırıcı gelmiyor. Kürdün özgürleşmesi, Türkiye’nin bölünmesi anlamına gelemeyeceğini, konuşmacılar sıklıkla vurguladı. Türkiye halkları içinde büyük bir kazanım olacağı anlatıldı. Kürt özgürlüğü dendiği zaman, bölünme metaforuna takılan beyinlere özel olarak seslenildi. Kürdün felsefesinde bölücülük, düşmanlık yoktur. Sadece kendisine yasaklanan sosyolojik değerlerine sahip olma mücadelesinde ısrarcı oldu.

Kürtler şu gerçeği de çok iyi biliyorlar: Erdoğan ve Bahçeli ikilisinin Kürtlere uzattığı el, çok da istedikleri bir durum değil. Ortadoğu’da esen rüzgarın kapsayıcı sonuçlarını nispeten görüyor olmalarıdır. Korktukları ve hiç istemedikleri bir zaman dilimi oluştuğu gerçeği ile yüzleşen TC kendisine göre önlemler alıyor. Bu önlem, Kürtleri kullanarak bir sonuç almaya çalışması türünde bir oyunsa, beyhude bir çaba olacağını çok yakın bir zamanda görülecektir. Kürtler, egemen ulus devletleri ile masaya oturmak için mücadele ediyorsa, özellikle TC ile aynı masada bulunmaktan kaçmıyorsa, bütün Türkiye halklarının çıkarlarını savunmak içindir aynı zamanda. TC’nin, Kürtlere yaptığı “kardeşlik ve barış” çağrısının bir rasyonel ve mantıklı bir fikri yok gibi. Konjonktürün ürettiği problemlerin çözümünde çaresiz kalan TC, kirli bir oyun kurmaya çalışıyor. Bu oyunun sonu, Türkiye’de yeni devasa sorunların oluşmasına vesile olacağı kesin. Kürt ulusal önderliği, Kürt sorunun dosta ve samimi çözümü için mücadele etmenin, bütün Ortadoğu halkları için devrim niteliğinde olacağını vurguluyor ve bu noktada ısrarcı oluyor. Bu ısrara destek olmaktan ve buğurda mücadele etmekten başka seçenek yok şimdi.

Robert Peköz

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir