Kapitalist sistem Kendi tarihinin en büyük ve en dramatik çıkmazını yaşıyor. Batı Avrupa’da doğan ve dünyayı kapsayan kapitalist sistem, doğduğu topraklarda ölümle yüz yüze gelmiş durumda. Bu tespitim bir abartı değildir. Çünkü kapitalizmin gelişmesi topal ördeğe dönüşmüş durumda. Teknolojide devasa atılımlar yapan kapitalist sistem, iş alanlarını daraltıyor ve işsizliğin büyümesinde etkili sonuçlar yaratıyor. Kapitalizmin temel sorunlarından biri, ileri teknolojiyle-işsizlik arasında ortaya çıkan problemdir. Zenginleşme özel mülkiyet bazında devasa bir gelişme yaratırken, yoksullaşma bir virüs gibi bütün dünyaya yayılıyor. Dünyada her gün ‘25 bin kişi açlıktan ölüyor’. Dünyada her yıl 2,3 milyon işçi iş kazasında, işlerin yarattığı hastalıktan ölüyor. Resmi rakamlara göre dünyada 192 milyondan fazla işsiz var. Gerçek işsizlik kim bilir bu rakamı kaça katlar. İki milyar beş yüz milyon insan Dünya Bankası tarafından günlük 2 ABD doları olarak belirlenen yoksulluk sınırının altında yaşamakta iken, bir milyar iki yüz milyon insan ise günlük 1 ABD doları olarak belirlenen açlık sınırının altında yaşamını sürdürmektedir. Ayrıca bu rakamlar tam gerçeği yansıttığı söylenemez. İşsizlik, yoksulluk ve açlık devasa bir problem olarak her gün katlanarak büyüyor. Kısaca dünya nüfusunun ezici çoğunluğu kapitalist sistemin barbarlığı altında eziliyor, sömürülüyor…
Üretilen zenginlikler emek olmadan hala imkansız görünüyor. Emeksiz bir teknoloji üretimi, emek gücüne ihtiyacın olmadığı bir kapitalist sistem ütopyasından hala uzak. Kapitalizm bir sistem olarak çökme ve dağılma tarihinin ilk evresinde girmiş durumda. Kapitalist sistemi ayakta tutan Neoliberalizmin ideolojik ve politik çizgi, toplumsal problemlerin büyümesinde etkileyici oluyor. Daha doğrusu, tekelci Neoliberal kapitalizmin aşırı sömürücü niteliği, insan dünyasında büyük acılar yaratıyor. İşsizlik dünyanın her coğrafyasında çığ gibi yükseliyor. Kapitalist sistem kendi krizinin dar boğazında bulunuyor. Kapitalist dünyanın merkezinde işsizlik, yoksulluk, evsizlik ve açlık toplumun çalışanları arasında hızla artıyor. Sorunu bu noktada özetlersek, kapitalizm kendi mezarını kazıyor. Emek gücü inisiyatifi alırsa, kapitalizmin tabutunu düşündüğümüzden daha hızlı hazırlamak mümkün…
Kapitalizm felsefesinde var olan eşitsizlik, onun tarihsel çelişkisidir. Eşitsizlik, global Kapitalistlere zenginlik yaratan, çalışanların yoksullaşmasını sağlayan bir çelişkiler yumağıdır. Kapitalizm de görülen tıkanıklığın en büyük boyutu çalışan insanlarla ilgilidir. Kapitalizm insan yaşamını dikkate almadığına göre, kapitalizm sistem olarak hızla çöker, siz bunu bir dağılma olarak düşünün. İşsizlik evrensel düzeyde büyüdükçe, kapitalizmin sistem olarak devamının da riske gireceği kaçınılmaz. İstihdamda görülen zorluklar, emeklinin yaşadığı maddi sıkıntılar, işsizliğin arttığı ve iş güvencesinin sıkıntıya girdiği bir toplumda, kaosun yaşanması, kimi toplumsal patlamaların oluşması kaçınılmazdır. Kapitalizm hikayesi sona doğru yaklaşırken, bir avuç kapitalist dışında herkes kendi başına kaldığı bir yaşam tarzı, insanlar tarafından kabul görmez. Güvencesiz bir gelecek insanın kabul edemeyeceği bir yaşam tarzıdır. Bu bağlamda kapitalizmin girdiği çözümsüzlük, insanı başka arayışlara götüreceği kaçınılmazdır…
Belki de kapitalizm doğduğu topraklarda, ölecektir, ölmeye başlayacaktır. Elbette bu çok kolay olmayacak. Kapitalizmin yenilgisi çok sancılı yıkımlara neden olacaktır. Kapitalist sınıf elindeki cenneti kayıp etmemek için direnecektir. Ancak ezilenler örgütlü bir direnişle, sarayları, şatoları dağıtmaya adaydır….
İnsanlığın en büyük tehlikesi örgütlü egemen küresel güçlerdir. Örgütlü küresel güçler, insan dünyasına nüfuz etmek için, binlerce oyunla ve hileyle varlığını devam ettiriyor. Tam da bu noktada inanılmaz bir baskı sistemi yarattılar ve devasa servetler harcayarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Burjuvazi hem yerel düzeylerde çok örgütlü, hem de uluslararası düzlemde ortak bir örgütlenme ve iş birliğine sahipler. Bu durum karşısında halkın tek alternatifi bulunuyor. Örgütlü bir güce karşı, örgütlü bir mücadele yaratmaktır. Halkın yaratacağı bilinçli ve ne istediğini bilen bir örgütlenme karşısında küresel efendilerin dayanma şansı yoktur. Halkın örgütlü mücadelesi evrensel bir güce dönüşmek zorunda, Bu durumda kapitalist egemenlerin hiç bir önlemi etkili olmaz. Örgütlü yürüyen bir halkın gücü karşısında, başka hiç bir gücün varlık göstermesi mümkün değildir. Yeter ki halkın bilinç düzeyi, kendi çıkarlarını korumayı mücadelenin merkezine koysun.
İnsanlar gelecekte barışın egemen olduğu, sömürünün olmadığı, özgür ve sevgi dolu bir dünya mutlaka yaratacaklardır.
Sömürünün olmadığı, güzelliklerin egemen olduğu bir toplum kesin var olacak. Bu tarihsel gelişmeye hiç bir güç engel olmayacaktır. İnsan var olduğundan beri, diyalektik gelişme insan dünyasının ilerlediğini ispatladı. Toplumlarda arada bir geriye çekilen adımlar kimseyi pesimist yapmamalı. Gelecek için atılan her adım, kutsal bir değere sahiptir.
Bu nedenle diyorum ki, güzelin, sevginin, barışın, egemen olduğu sömürüsüz bir dünya için kavgadan vaz geçmeyin, vaz geçmeyelim…
Robert Peköz