
Türkiye’de bölünme korkusu aşılmadan, kardeşlik duygusu teşhis edilemez. Bu gerçek bilince çıkarılmalı. Devlet eliyle yaratılan Kürt düşmanlığı aşılmadan, halkların kardeşliği sağlanamaz. Kürtlerin Türk halkı ile bir problemi yok. Bir asırdır Kürtlere yapılan zulmün TC tarafından organize edildiğini, Kürt halkı biliyor. Yasaklar ve savaş üzerine kurulan bir bireysel dikta rejimiyle, demokrasi nasıl var edilir başlı başına bir sorun.
Demokrasinin kendisi problemli hale gelmişse, bizim nasıl bir demokrasi istediğimiz, muhalif gücün nasıl bir demokrasi istediğini aydınlatmak önemli. Kürt ulusal hareketi kendi kazanımlarını korumak zorunda. Şimdi toplumsal karışıklıkların olabileceği bir süreç var. Farklılıkların yakın zamanda sorun yaratacağı yadsınmaz. Bu da tartışmalı bir stratejiyi konuşulur hale getirecek.
En radikal olanın hükümet stratejisi toplumsal çatışmaya hazır değilse, amaçlarını kalıcı kazanımlara dönüştürmek için demokratik merciler sayesinde sistemi zorlayabilir. Kazanımları korumak acil hale gelebilir. Bu tür durumlarda tartışmalar kaçınılmaz olur. İki karşıt güç arasında, her biri kendi politik çizgisinde ısrarcı olursa, çatışmanın rengi değişir. Kürt ulusal önderliği düşmana aşırı tavizler vermemeli. Erdoğan’a elini veren, kolundan vazgeçmeli.
Avrupa’nın Erdoğan ile ilişkileri bozduğu birçok şeyin Avrupa Konseyi’nde askıya alındığı bir konjonktürde Kürtler, Erdoğan için değil gerçekten demokrasi temelinde bir örgütlenme değişikliği düşündüklerini dünyaya anlatmalı. Türkiye’de insan haklarının olmadığı, demokrasinin D’sinin kalmadığı, yasaklarla, şiddetle ve devlet terörü ile yönetilen tek sesli bir toplumun var edilmeye çalışıldığı, milliyetçiliğin, bölücülüğün ve ırkçılığın devlet eliyle zirve yaptığı bir zaman diliminde bulunuyoruz. Erdoğan’ın insanlık dışı uygulamalarına ve bireysel kararlarına demokrasi demek büyük bir günah işlemektir. Erdoğan’ın ideolojik değerlerinde demokrasinin zerresi bulunmaz. Resmi devlet milliyetçiliği ile dinci teolojik değerler uygulamada tam faşizme dönüşmüş durumda. Kürtlerle savaş, Alevilerle çatışmalı, muhalif kesimlerle düşmanlık yapan bir iktidar yaratıldı. Erdoğan karşıtı tek bir cümle suç sayılıyor.
TC’yi demokratikleştirme fikri, ne kadar gerçekçi, ne kadar mümkün olabilir. Sınırsız iktidar egosu olan Erdoğan’la, devleti demokratik niteliğe kavuşturmak hayalcilik değil mi. Erdoğan’dan değişim beklemek, imkansız hayaller peşinden gitmektir.
Erdoğan’ın politik mücadelede ilkesi manipülasyondur. Politik mücadelede Makyavelizmi prensip eden biri. Dünü yoktur, bugünü ise asla net değil. Dilinden çıkanlarla, pratik uygulamaları tam bir paradoks yansıtır. İşte bu nedenle Erdoğan’la ittifak yaparken, yada göreceli iş birliği içinde olurken, bin kez düşünmek gerekir.
Erdoğan kindar fanatik biri. Demokrasiden nefret eder. Her türlü ahlaksızlığı dini kullanarak yapar. Verdiği sözün önemi yoktur.
Yüksek perdede konuşmayı sever. Zayıf karşısında zalimdir. Rakibi güçlü ise, teslim olur. Utanma duygusu bulunmuyor. Çekinmeden yalan söyler. Rakibini yıpratmak için başvurmayacağı iftira ve kötülük yok.
Erdoğan kadın erkek eşitliğine karşıdır. Dinci İslamcı terörü savunur, ancak zorlandığı anda muğlak terimlerle karşısında olduğunu iddia eder. Yıllardır halkın gelirlerini babasının malı gibi kullandı. Ailesini ve yakın çevresini zenginleştirdi ve hepsi lüks içinde yaşıyor. İktidarının devamı için bütün kirli yolları dener.
İnsanları amaçları için satın alır. Toplumun eğitimsiz kalması için bilim yerine, dini tercih ediyor.
Alevilerden nefret eder. Din onun için kullanılan bir araçtır. Soyut doğru söylemlerle, pratiği arasında en ufak bir benzerlik yoktur. Tek adam olmak için, yakınındaki yetenekli insanları harcar. Cesur muhalefete düşmanca davranır. Alkışlanmayı sever. Kendisinden söz edildi mi kendisinden geçer.
Korkmasa Azrail olur. Korkarsa “süt dökmüş kedi” gibi pısırıklaşır. Düşmanının düşmanını dost olarak görür. Her ihalede payını alır. Paraya sahip olmak için başvurmayacağı hile yok.
Devletin gücünü elinde tutmak için paranın gücünü kullanır. Makbul bir adam değil. Diploması sahte. İnanmadığı değerlere gözyaşları döker. Eğer zor durumda ise inanmadığı halde, inanmış gibi görünür.
Böyle bir devlet adamına hangi aptal güvenir “Allah aşkına”
Robert Peköz