21.YÜZ YILIN SON CEYREGINDE DEGISIMIN DINAMIGI

Makale

21. YÜZYILIN SON ÇEYREĞİNDE DEĞİŞİMİN DİNAMİĞİ

Fikirler peşinde delice koşanlar gerçeği göremez”

21. Yüzyılın ilk çeyreğin bitmesine çok az bir zaman kaldı. Ama bu ilk çeyrek yüzyıl sona ererken, bilimde ve teknolojide devrim üstüne devrim gerçekleşti ve gerçekleşiyor.Yapay zeka, dijital teknoloji buna bir örnek. Yarının bilimi ve teknolojisi nasıl bir dünya örgütleyeceği ve insanı bekleyen tehlikenin ne olduğu biraz meçhul. Değişmenin nereye kadar devam edeceği sorusu, insanı ütopyalara doğru sürüklüyor. Ütopik düşünme yeteneğimizi zorlandıkça, bazen optimist, bazende pesimist fikirlerle boğuşuyoruz. ‘Yarının geleceği üzerinde düşünmek’ sadece radikal solun kurguları ile mümkün oldu. Bu kurgu dediğimiz ütopya bir yerde zayıfladı. Fakat insanın gelecek hikayesi ideolojik ve politik olarak değişmedi. Kapitalist sistemde insan kurtulmadıkça, gelecekle ilgili iyimser olmak zor görünüyor. Kapitalist toplumda yaşanan adaletsizliği ve sömürüyü aşmanın yolu tartışmaya açık. Bir realite varki; kapitalist sistem kendisini korumak için canice yöntemlere baş vurmaktan ve kan dökmekten tereddüt etmeyecek. Küresel burjuva medya her yerde aynı dili konuşuyor. Toplumu manipüle etmek için bir medya sistemi oluşturulmuş.

Değişimi anlamayanlar, geleceği anlama şansalarıda bulunmuyor. Yepyeni bir dünya içinde bulunuyoruz. Günlük insan hayatında değişmeyen, bilimde ve teknolojide etkilenmeyen tek şey kalmadı. Dün, insan dünyasını açıklamaya çalışan teorik analizler, bugünün insan dünyasıda aydınlatıcı ve yol gösterici olamıyor. Kapitalist sistemi değiştirme mücadelesi iki asırdan fazladır devam ediyor. Zaman zaman ortaya çıkan toplumsal patlamalar değişim sürecini etkilediğini biliyoruz. Devrimler her durumda yeninin oluşmasında ve toplumsal değişimde etkili sonuçlar dayatıyor. Değişmenin dinamiği kendisini toplumda her alanında hissettiriyor. Ancak bu değişimi anlamak her zaman kolay olmuyor. Değişmenin tabiatına uygun olmayan hiçbir toplumsal gelişme yoktur. Değişmenin düz bir mantığı olmaz. Değişen her şeyin bir sancılı süreci vardır. Kapitalist sistem düşündüğümüzden çok daha karmaşık bir süreç içinde bulunuyor. Sistemin kendi içindeki çatışmaları tehlikeli boyutlara varan açıklamalara vesile oluyor.

Marksist entelektüel ve aydın dünya büyük bir bilimsel boşluk yaşıyor. Burjuva dünyası bu noktada daha etkili ve yönlendirici durumunda. Bugün tartışmalı konularda burjuva yorum daha etkili noktada. Marksist espri içinde düşünen bir perspektif, bugünü ve geleceği anlamada kayıtsız görünüyor. Sadece Marksist gelenekten gelen, ancak daha sonra düşünce sisteminde büyük bir değişiklik yaşayan Abdullah Öcalan’a özgü yeni bir paradigmaya ile karşı karşıyayız. Yeni paradigmalar kolay kolay kabul edilmez. Bunun için zamana ihtiyaç var. Bu da başka bir realite.

Öcalan bugünün entelektüel dünyasında etkisiz kalmış ve yenilgiye uğramış teorik ve politik analizlerle hesaplaşma yaşarken, kendisine özgü bir ideolojik ve politik çizgi geliştirdi. Marksizm deki kapitalist dünyayı değiştirme perspektifi, Öcalan’ın kapitalist moderniteyi değiştirme vizyonu ile çok uyumlu görünmüyor. Marks’ın PERSPEKTİFİ zora dayalı bir değişimi stratejisi olduğunu biliyoruz. Kapitalist sisteme karşı mücadelenin başarısını şiddet ilkesine dayandırıyor. Zoru özgün özelliği, burjuva sınıfın ideolojik ve politik muhalefetine dayandırıyor.

ÖCALAN ise: Değişimi bir fil yaşayarak göstermeye çalışıyor. Yerel örgütlenmelerde demokratik, eşit ve komün yaşamını inşa ederek, soyut eşitlik kavramına pratik bir değer katıyor. Sınıf farklılıklarını ve artı emek sömürüsünü uygulama alanında kaldırıyor. Eşitlik ve sömürüsüz bir toplumun dinamiklerini örgütlüyor ve ezilenleri pratik içinde ikna etmeye çalışıyor. Gönüllü eşitlik ilkesini, birleştirici ve dayanışmacı bir demokratik felsefe içinde işlemeye çalışıyor. Sol tarihinde bu durum bir ilk oluyor. Kapitalist modernitede sömürünü nasıl gerçekleştiği, insanın emeğine nasıl el konduğunu göstermesi bakımda yerel yönetimlerde ki devrimci uygulamalar ilginç olacak.

İnsan iradesine nasıl el konduğunun bilincine varmak, sömürü çarkının nasıl döndüğünü anlamak, toplumsal değişmenin zamanını zorlayacaktır. İnsanca ve eşit yaşamanın önündeki engelin Kapitalist modernite olduğu fark edilince, gelecek bir ütopya olmaktan çıkacak, özgür bir dünyanın uzak olmadığı anlaşılacak. Toplumun bütün ezilenleri, toplumdaki çelişkinin asıl nedenin burjuva sınıf tarafında yaratıldığının anlaşılması durumunda, değişim için önemli bir gelişme olacak. Bu durum tüm ezilen ve sömürülenlerin el ele, gönül gönüle, omuz omuz olmayı zorunlu kılmaktadır. Politik olarak ezilenlerin ve sömürülenlerin tek bir irade oluşturması için yüzlerce neden var. Yani birleşmemek için hiçbir neden bulunmuyor. Hayatı yaşanır duruma getirmek için, kapitalist sistemle çatışma olmadan imkansız görülüyor. Kapitalist sistem ait bütün değerlerle hesaplaşma bilinci, yeni ve yaşanılır bir dünya kurmanın ilk adımı olacaktır. ÖCALAN; ezilen halkın toplumsal direnişinde vaz geçmiyor. Tersine ezilenlerin örgütlemek için zengin bir kadroya ihtiyaç olduğunu söylüyor.

Mutluluğa giden yolda yürümek, toplumsal bilincinin ‘kapitalist’ moderniteye hesaplaşmasına bağlıdır. Bu da politik bir duruşla gerçekleşir. Ezilenler devrimci olmadan, devrimci olma esprisi ortak bir olguya dönüşmeden, kapitalist sistemle hesaplaşmak mümkün değil. Tarih boyunca sayısız düşünür ve bilim insanı, sırada insanların mutluluğu ile ilgili ütopyalar üretmişlerdir. İnsanın kapitalist sistemde mutlu olmasının mümkün olmadığını, insanın mutlu olması için mutsuzluğa vesile olan güçle mücadelede etmekten başka bir seçeneğin olmadığının bilinci geliştirildi. Dünyayı değiştirmeye çalışan düşünce akımları, çoğunlukla tarihi yeniden yazar ve geliştirir. Geçmiş üzerinde analizler yapmak, bizim ufkumuzu açar, daha fazla seçenek üzerinde bizi düşünmeye yönlendirir. Eski tarihi okuma, gelecek tarihin önünü açacaktır. Eskide hayal edilmeyen, hayal edilmesinin mümkün olmadığı bir dizi olayı yeniden tartışılır hale geliyor. Kusurlu dünyamız belki tümüyle kusursuz bir dünyaya haline tümü ile getiremeyiz. Ama kusurlarını minimuma düşürmek mümkün. İnsan dünyasındaki eşitsizlik öylesine derin ki, milyarlarca insan devasa bir yoksulluk yaşıyor. Bu dayanılmaz durumun sürdürülmesi imkansız. Tanrı’ya sığınma iç güdüsüyle, insanlar iki dolarla yaşamaya ikna ediliyor. İnsanın ‘kaderi’ diye öğretilen zincir, insan tarafında bir türlü kırılamadı. İnsan hikayesinden beri yaratılan tanrı, melek, azizler, krallar, kutsal kitaplar, diktatörler, demokrasi, korku, terör ve savaş sömür çarkını devamını sağlayacak durumda değil. Bilim ve teknoloji geliştikçe, burjuva sınıf başka arayışlara giriyor. Arayışlarda korku, zor, azami sömürü, şiddet belirleyici bir olgu. Tüm burjuva politikacıları kapitalist sistemi yaşatmak için uyumludurlar. İnsan geleceğini kapitalist efendiler teslim etmek büyük bir hata olur. Dünyamızdaki değişimleri belirleyen, yönlendiren ve örgütleyen başka bir gücün olduğu inancı çok yaygın durumda. Daha doğrusu dünyayı yöneten devasa zenginler var. Eğer bugün kaotik bir dünyada yaşıyorsak, sömürücü sistemin merhametsiz ve doyumsuz insanlar tarafından yönetiliyor olmasından.

Burjuvazi örgütlü evrensel bir güç. Çok güçlü ve kendi pazarına hakim bir düşman. Şimdilik rüzgar hep onlardan yana esiyor. Ezilenler için her şeyin iyi gittiğini söyleyemeyiz. Politik duruşları ve düşünce biçimleri burjuva partileri arasında parçalanmış. Ezilenler birleşik bir örgüt sahibi de değiller. Politik olarak bütün ezilenlerin çıkarlarını savunan güçler bölünmüş ve etkisiz durumda mücadele ediyor. Var olan ‘radikal solun’ elinde dünyaya hakim olacak, en azından etki alanı yaratacak ne bir ideolojik program var, nede politik bir örgütlenme var. Elbette kapitalist modernite ile kavga içinde olan ‘radikal solun’ farkı varyatları var. Ancak bunların politik dünyanın içinde ciddi sözleri bulunmuyor. Yani çatışma halinde olan iki güç arasında büyük bir kuvvet dengesizliği var. Ancak bu dengesizlik ebediyen sürecek anlamına gelmiyor. Kapitalist modernite bir yerlerde mutlaka kırılıyor. ‘Bir kıvılcım kapitalist dünyayı değiştirmek için yeterli olabilir. O kıvılcımın maddi koşulları düne göre daha fazla.

Bilim ve teknoloji kendi yönünü belirleyemiyor. Burjuva egemen sınıf bilimi ve teknolojiyi kendi çıkarları için değerlendiriyor. Gerek bilim, gerekse teknoloji toplumların ilerlemesini sağlayan, toplumu birleştiren ve düşündüren bir niteliği var. Bilim ve teknoloji iyi düşüncelerle, kötü fikirler arasında çatışmanın sonucu toplum bazı gerçekleri anlamaya çalışır. 21. yüzyılda bilimsel gelişmeler sınırları zorlarken, şaşırtıcı gelişmelerle insanlar yüzleşiyor. Fakat çağımızın ekonomik ve politik geleceğini hala bir avuç burjuva kontrol ediyor. Bilimle-hümanizm arasında sağlam diyalekti oluşmadan, kapitalist moderniteye politik olarak hesaplaşmadan, bilimin ve teknolojinin meyvesini burjuva sınıf yemeye devam eder. Bu durumu değiştirmek mümkün olmaya bir şey değil. Yeterki insan seçeneğini radikal soldan yana kullanılabilecek bir bilince erişebilsin. Bilim ve teknoloji insan bilincini düşündürme yönünde etkili oluyor. Çünkü her yeni bilim ve teknolojik gelişme bir ilerlemedir. İnsan bu ilerlemde etkileniyor.
Robert Peköz ‎<Bu mesaj düzenlendi>

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir