KÜRSEL SERMAYE VE FAŞİZM ÜZERİNE

Makale

KÜRSEL SERMAYE VE FAŞİZM ÜZERİNE
Faşizmin tarihi Mussolini le başlar. Faşizm kavram olarak ırkçılığı simgeler ve sınırsız egemenlik anlayışını savunur, kendisine itaat etmeyenleri düşman olarak gören, kendisi dışında kimseye varlık hakkı vermeyen fanatik ve kanlıdır. Cani, saldırgan ve ırkçı bir dünya anlayıştır. kapitalist sistem içinde ortaya çıkan faşizm, tarihsel olarak yıkıcılığı ile, savaşlılarıyla, saldırganlığı ile, komplolarla anılır. Bir barbarlık olarak tanınır. Faşizm küresel sermayenin ortaya çıkardığı insanlık düşmanı politik bir akımdır. Savaşla büyük ulus yaratma projesidir. Savaş çılgınlığıyla insanlığın geleceğine hakim olmak isteyen faşizm, tarihsel olarak dünya halkına yaşattığı şey, ölümdür, kandır. Onlarca milyon insanın ölümüne neden olan ideolojik ve politik bir akımdır. Tarihe mal olmuş en tehlikeli diktatörlüktür.
Kendi ulusal varlığı adına bencil davranan, başka ulusları yok etmek için savaş çıkaran bir ideolojidir. Baskıcılık üzerine kurgulanan, büyük ulus yaratma hevesi ile filizlenen ırkçılık, ulusal duyguların egemen olduğu kontrolsüz bir dünya anlayışıdır. Faşizm tek başına egemenlik ister, muhalefetin varlığına tahammülü yoktur. Bir anlamda faşizm sınırsız egemenliktir. Gücünü ve maddi desteğini finans sermayenin bir kısmından alır. Faşizm insanoğlunun yarattığı sosyal değerleri, evrensel insan haklarını yadsır. Kendi dışında rakip görmek istemez. Hitler, yukarıda anlattıklarımızın bariz bir örneğidir.
Hitler “büyük Alman ulusu” yaratma adı altında, Almanya’da güzellik adına ne varsa yok etti. Rakiplerinin en tehlikelisinden başlayarak, en az riskli olanı bile ortadan kaldırdı. Gestapoyu (Alman Nazi devletinin gizli polis teşkilatı) ele geçiren Hitler, Alman halkına karşı cinayet işleyen, suç üreten, kumpas kuran bir kuruma, teşkilata dönüştürdü. Hitler alternatifi ne kadar solcu, devrimci, aydın, entelektüel kim varsa, ırk, din, dil, inanç ayrımı yapmadan kısa zamanda terörün, işkencenin, ölümlerin hedefi haline getirdi. Kendi dışında kimseye söz hakkı tanımadı. Gestapo devletin üstünde bir yapıya döndü. Kanunlardan, adaletten daha üstün bir niteliği vardı. Gestapo tarihi kan, ölüm, işkence ve kumpastır. Gestapo; Berlin’de parlamentoyu yakarak Almanya’da kaos yarattı. Suçluyu bulma bahanesiyle, topluma terör yaydı.
Hitler bütün dünyaya, özellikle de Avrupa’ya ve Rusya’ya savaş açtı. Önünde duran herkesi yok etmek istiyordu. Hitlerin projesi, bir avuç kapitalist Almanın egemenliğini silah zoruyla bütün dünyaya dikte etmek oldu. Dayandığı sınıfsal güç, küresel sermayenin içindeki bir bölümü. Küresel sermaye içine sürüklendiği maddi krizi aşmak için, çılgınca yöntemlerle kendisine yeni alanlar arar. Birinci ve ikinci dünya savaşı küresel sermayenin içine sürüklendiği ekonomik bunalım sonucu ortaya çıkmıştır. Küresel sermayenin babaları her zaman olmuştur, ama vatanı yoktur. Nerde çıkarları öne çıkıyorsa orası vatanıdır.
Önce Almanya’da rakipsiz olmak istiyordu. Kumpaslarla rakiplerini yok etme planın devreye soktu. Irkçı ve şoven düşüncelerini halka empoze ederek, büyük manipülasyonlarla Alman halkın etkiledi. Kendisine bağlı büyük bir medya ağını yarattı. Medyanın rolü, halkı manipülasyonlarla yönlendirmek ve halkta gerçekleri gizlemek olarak belirlenmişti. Hitlerin Almanya’da yükselişi, Alman halkından aldığı destek, sansasyonel yalanlarla, algı yönetimini güçlü bir şekilde devreye sokmakla olmuştur. Devreye konan mekanizmanın yürümesi için halka büyük korkular verildi. Medyayı tek elde toplayarak, medya üzerinde bir hegemonya yarattılar. Yahudileri ulus olarak toptan yok etmek istediler. Faşizm ve faşistler için insanın hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Hitler bir avuç Alman dışında kimseye hayat hakkı tanımak istemiyordu. Faşizm kısaca özetlediğimiz gibidir. Faşizm ekonomik kriz içinde boy gösterdi, kapitalist sistem içinde etkin hale geldi. Faşizm pratik olarak derin bir mistifkasyondur. Yani tek kelimeyle halkı kandırmaktır. Faşizm tarihsel bir olgu olarak kindir, kandır, savaştır, katliamdır, terördür, kumpastır, ırkçılıktır, ötekileştirmedir.
Faşizm üzerine kaba bilgilerle bir tanım ve tanıtımda bulundum. Faşizm insanlık düşmanı bir ideolojik akımdır. İktidar olduğu koşullarda burjuva demokrasisini de yadsır. 21. yüzyılın en gerici ideolojik ve politik esprisini oluşturur. Faşizm soyut bir söylemin dışında, küresel sermayenin bir bölümünü temsil eder. Faşizm küresel sermayenin bütününü değil, onun bir bölümüne dayanır. Çünkü küresel sermayede kendi içinde parçalıdır, çelişkilidir. Ancak küresel sermayenin kendi arasındaki problemler, tam düşmanlık oluşturmaz. Artık bu söylemim bilinen tarihsel olgu. Bugünkü küresel sermayenin başını ABD ve AB çekiyor. Yani günümüz dünyasında faşizm ABD ve AB tarafında toplumlara dayatılmaktadır. Ortadoğu’da yaygınlaştırılan, zaman zaman ABD’nin müdahalesi ile gündemde tutulan savaş, aslında bu bölgenin zenginliklerinden pay almak kavgasıdır. Müslümanların üzerinde yaşadığı bu coğrafyada bitmeyen bir çatışma yaratıldı. Bu çatışmaları bazen kendi yarattıkları terörle, bazen kendine bağımlı hale getirdikleri işbirlikçileri ile, bazen de fiili olarak küresel sermayenin kendi müdahalesi sonucu bir savaş yürütülüyor.
ABD’nin ve AB taktiği; düşmanına karşı düşman yaratma olarak ortaya çıkıyor. Somut duruma göre değişen bu taktik, çoğu zaman iç çatışmalara neden oluyor. Küresel sermaye özgül durumlarda direk bir müdahaleyle kendisine yönelen tehlikeleri bertaraf ediyor. Bu topraklarda savaşın ve iç çatışmanın cezasını yoksullar çekiyor. Küresel sermaye gittiği, gitmek istediği her toprak parçasına, yerleşmeden önce kendine politik ve ekonomik işbirlikçiler yaratır. Anti- Amerikancı görünen İslami terör örgütleri, yaslandıkları ideolojik formasyondan dolayı, en az küresel sermaye kadar tehlikelidirler. İslamcı terör örgütlerinin büyük bir kısmının babası ya da yaratıcısı küresel sermayenin kendisidir. Küresel sermayenin Ortadoğu coğrafyasındaki stratejisi, 30 yıl önceden tasarlanmıştır.
Küresel sermaye; “düşmanımın düşmanı benim dostumdur” felsefesine çok bağımlıdır.
Ortadoğu’da yaşamak için bolca birbirine düşman olan örgütler yaratıyor. Kendisinin çizgisinden kayanlara karşı, başka örgütlenmeler oluşturuyor. Bu örgütleri birbirine çatışır hale getirir. Kazanan her durumda küresel sermaye ve yerli işbirlikçileri olur. Kaybedenler ise, toplumun yoksulları olur. Ortadoğu coğrafyasında gördüğümüz manzara budur, kaba hatlarıyla.
Rober Pekoz ‎<Bu mesaj düzenlendi>

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir