70 LI YILLAR VE MAYIS AYI

Makale

70’Lİ YILLAR VE MAYIS AYI
68 / 70’li yıllar, bize somut devrimci eylemleri hatırlatır. Bir kavganın kuşağı olarak dünya ve Türkiye solunda bir ayrıcalık yaratmıştır. Ayrıca mayıs ayı Türkiye solunda özel bir öneme sahip. 68 / 70’li yılların devrimci marksist kuşağın tarihi eskidikçe anlamı ve önemi dahada büyümektedir. Bu dönem evrensel bir olgudur ve çok anlamlıdır. Onları anmak, özgün bir tarihin öğrettikleri üzerinden düşünmek her bakımdan doğru bir yöntemdir.
70’li yılların devrimci solu, tutucu değil, tutkuyla davasına bağlıydı, özgün olanın yoldaşı oldular. 70’li yıllar troykası ilkelerini sınırsız bir aşkla savundu. Bu ulvi davaya aşık olunmadan, bir referans olunamayacağının bilincindeydiler. Militan sosyalist bir kimliğin belirleyicisi oldular. Açıkçası 70’li yıllar kuşağı sol dünyasına yeni bir hayat tarzı dayattı, farklı bir kavganın yolunu açtı, gerektiğinde davaları için ölüme “hoş geldi sefa geldi” diyenlerin yıllarıydı. TEK KELİMEYLE İKTİDAR MÜCADELESİNDE RADİKAL SOL DÜNYASINDA BİR REFERANS OLDULAR. Çünkü tarihe özel bir iz bıraktılar. Onları anmak, onlardan öğrenmek, onların direniş çizgilerini yaşatmaktır.
Ölüm kadar güçlü bir aşk fikrini pratikleriyle yeniden ispatladılar. Marksizmdeki radikalizmin evrensel boyutunu bir kez daha canlandırdılar. Korkmadılar, en zor durumlarda bile direnişi seçenek olarak gördüler. Devletle hesaplaşmayı hedeflerine koydular. Bu bağlamda yeni bir tarihe imza attılar.
68 / 70’li yıllar hareketi aynı zamanda bir gerilla mücadelesiydi. Sistemin desteğini şu veya bu şekilde alan solun reformist ve uzlaşmacı kesimine karşı duruş alan radikal bir militan hareketiydi. Sistemden kopmak için radikal bir çizgiyi hayatlarıyla ödediler. En zor anlarda bile, hiç bir özel çıkar istenmeksizin, yoksul halkın davasını onurlu bir şekilde savundular. Mayıs ayı militanların düşmana diz çöktürdüğü, işkencede direniş destanlarının yazıldığı, ölüm sehpalarında zafer marşlarının haykırıldığı aydır.
68 / 70’li yıllar hareketi, uzlaşmacı ve pasif demokratik sınıf zeminini terk ederek, toplumsal çelişkilere sınıf perspektifi ile baktılar. Sistem içinde duran aydın geleneğine karşı bir tavır gösterdiler. TC ile uzlaşmayı değil, mücadeleyi temel alan bir vizyon ürettiler.
70’li yılların devrimci kuşağı, faşizme karşı,yüksek derecede bir savunma refleksi göstererek inanılmaz bir tarih yazdı. İşkenceye, idama, kısacası ölüme meydan okudular. BU ONURLU TARİH, BİZİM EN BÜYÜK HAZİNEMİZDİR.
70’li yıllar kuşağının felsefesini anlamak kolay. Ayrı örgütlenmelere sahip olmalarına rağmen, biri diğeri için ölümü göze almaktan çekinmeyen yoldaşlardı. Devrim davasında dayanışmayı yüce bir referans olarak eylemleriyle ispatladılar. Teorik söylemle-pratik eylemleri arasında tam bir uyum yaratan bir tarihin yoldaşları oldular. Kimin ne kadar sosyalist olduğuna dair bir tartışma doğru değildir. Ya da kimin ne kadar Kemalist olduğu türünden bir görüşün tartışılması çok rasyonel ve mantıklı görünmüyor. 70’li yıllar kuşağının teorik iddialarıyla-pratikleri arasında uyumlu ve anlamlı bir birliği görürüz. Onları yanlış bir espri içinde tartışmak doğru değildir. Onların pratikte çıkardıkları sesi, tarihsel bir değer içinde düşünmek gerekir.
70’li yıllar kuşağını gerçek manada anlatmak, izah etmek ve bugüne referans göstermek çok çok önemlidir. İdama giderken yaşasın sosyalizm diyen, yoldaşları için ölümü göze alan devrim militanlarından, işkencede ölüme meydan okuyan bir neslin tarihinden söz ediyoruz. Bu genç devrimcilerin bir tek suçu, halkını çok sevmiş olmalarıdır. Her biri ender ve eşi bulunmayan kişilerdi. Onlar çok temiz devrimci değerlerdi. Geleceğe dair ideal bir dünyaları vardı.
70’li yıllar kuşağı delikanlı bir ruha sahipti. Son derece saf ve temiz bir kuşaktı. Tek suçları Emperyalizme ve yerli işbirlikçilere karşı mücadelede kararlı duruşları oldu. Bu kuşağı anlamak, karşı devrimci güçlerle mücadelede silahlı direnişin önemini kavramaktır. Onları anmak bir tarihin gerçeği ile yeniden yüzleşmektir ve kavgada yeniden yaşatmaktır. Onlar Türkiye’de deli bir rüzgarın esmesinde, bir tarihi temsil ediyorlar. Egemenlerin kendi iktidarlarını korumak için ne kadar acımasız olduğunu bir kez daha gösterdiler. Devrimci direnişlere karşı, egemen küresel burjuva sınıf politikası her yerde aynıdır.
70’li yıllar kuşağı ütopik militanlar dı, bir o kadar da realistlerdi. Dayanışmayı temel alan bir mücadele içinde oldular. Eylemden eyleme koştular. Kürtçe slogan attılar, kürtçe şiirler okudular. Pancar, fıstık, tütün, haşhaş mitingleri hazırladılar, köylülerin toprak işgallerini sahiplendiler ve bir 1 Mayıs emekçilerin direnişini savundular. Nerede bir adaletsizlik varsa orda oldular. Hiçbirinin özel bir problemi yoktu. Gençliğin sesi oldular, yürüdüler ABD’ye karşı. Halkı için ölümü göze alacak kadar ulvi değerler taşıdılar. Anlamışlardı devrimci mücadelede kitlesel direnişleri ve silahlı mücadelenin önemini. 70’li yıllar kuşağı solun dünyasında unutulmaz değerler olarak kalmaya devam edecek.
ROBERT PEKÖZ

0 Paylaşımlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir